Ya da anne babanızın bu dünyadan göçüp giderken size miras bıraktığı, onların değer verdiği şahsiyetler de vardır. Bu insanlar hayatlarımıza renk katmış, hayatımızın en zor zamanlarında bize destek olmuş, bizi hayatta yalnız bırakmamış çok kıymetli kişilerdir. Lütfen onların kıymetini bilelim. Ufacık şeyler için kırılgan olmayalım. Çocukken böyle şeyleri insan çok anlamıyor, bilmiyor bazı şeylerin ne demek olduğunu.

Onlardan biri de bendim galiba. 1970'li yıllardı. Lise okuyordum. Lise zamanında insan çocuksu duygulara sahip oluyor. İnsan bazen bazı davranışları yadırgayabiliyor. Eleştirel bakabiliyor. Fakat yıllar sonra anlayabiliyor, insan olgunlaşıyor. Her yaşta insan farklı duygulara farklı hislere kapılabiliyor. Aslında konu aynı konu ama zaman değiştikçe insanda değişiyor farklı düşünebiliyor.

1970'li yılların sıcak bir yaz günü. Taş atsan yere düşmez o kadar kalabalık. Hiç böyle kalabalık cenaze görmemiştim. babamın bir ahbabının cenazesi. Biz de oradaydık. İlk defa babamın Çocuk gibi hüngür hüngür ağlayışını görmüş babama eleştirel yaklaşmış hiç kan bağı olmayan bir insan için bunca ağlanır mı diye düşünmüştüm. Günlerce hiç konuşmadan sessizce durulur muydu. Niye insan kendini bu kadar heder eder ki derdim. Fakat bu anlam veremediğim şeyi yıllar sonra çok sevdiğim bir arkadaşımın ölümüyle anlamış oldum. Meğer ne acı bir duyguymuş. Meğer kaybedince yaşamdaki ufak tefek şeyleri neden sorun etmişiz. Neden kendinize daha fazla zaman ayıramamışız. Ölümüne inanamıyorsunuz. Hala kapıdan çıkıp gelecekmiş gibi... Ama gelmeyecek ve içinizdeki o sizi yalnız bırakışı. Neden gittin? Şu anda şuracıkta olsa beni nasıl teselli ederdi. Huzur ve sükuneti ile beni anlayabilen tek candı. Peki aileden biri miydi? Hayır. Kan bağım var mıydı? Hayır. Can bağı diye bir kavram var illaki kan bağı olacak diye bir şey yok. Benden küçük bir tavsiye; sevdiklerinize hayattayken sıkı sarılın, durup durup sevdiğinizi söyleyin, söylemekle kalmayın hissettirin. Hayat çok kısa unutmayın.

Saygı ve sevgilerimle.