Adalet: Hepimizin Kutsalı

Adalet, insanlığın en büyük kutsallarından biridir. Allah için adalet, millet için adalet… Mahkeme salonlarına adım atarken, hâkimlerin ve savcıların karşısında dimdik durup “Ben suçsuzum” diyebilmek, önce kendini Allah’a, sonra da hâkim ve savcıların vicdanına teslim edebilmek, hukuk düzenimizin en önemli güvence noktasıdır.

Abone Ol

Geçmiş dönemlerde, siyasi kutuplaşmaların gölgesinde hâkim karşısına çıkan insanlar, bıyıklarının yönüne bakılarak sağcı mı solcu mu, dindar mı değil mi diye yargılanacaklarını düşünürlerdi. Karşısındaki hâkimin karşıt görüşte olduğunu gören sanık, ceza almamak için içinden bildiği tüm duaları ediyordu.

Bu dönem geride kaldı; ardından FETÖ dönemi başladı. O yıllarda da mahkemelerde adaletin terazisi yara aldı. Suçlu ya da suçsuz olmaktan ziyade, hâkim ve savcının cemaat mensubu olup olmadığına bakılır olmuştu. Eğer yargılanan kişi cemaat mensubu, hâkim ya da savcı da cemaatten ise sorun yoktu. Aksi halde yine yargılananlar, dua ederek adalet arıyordu.

15 Temmuz ihanet sürecinin ardından ise bambaşka bir tablo ortaya çıktı. Çok sayıda hâkim ve savcı görevden ihraç edilince, boşluğu doldurmak için mesleğinde başarı sağlayamayan, dava alamayan bazı avukatlar torpille hâkim ve savcı yapıldı. Bunun sonucunda dosyalar ilerleyemez hale geldi. Savcı aylarca iddianame hazırlayamıyor, hazırladığı iddianame ise mahkemelerden geri dönüyordu. Tecrübesiz hâkimlerin elinde davalar yıllarca sürüyor, karar çıktığında da çoğu yanlış oluyordu.

Bir kısım hâkim ve savcı ise tayin ya da makam kaygısıyla siyasetin gölgesine teslim oluyordu. Kararlar adaletle değil, telkinle veriliyordu.

Burada yanlış anlaşılmasın; tüm hâkim ve savcılarımız böyledir demek asla doğru değildir. Uzun yıllar adliye muhabirliği yaptım. O kadar çok duruşma izledim, o kadar çok mahkeme salonunda bulundum ki… Çok bilgili, çok adaletli, mesleğinin hakkını veren hâkim ve savcılarla da tanıştım. Onların varlığı, adaletin hâlâ ayakta durduğunun en büyük göstergesidir. Bizim dileğimiz, hayatımızı doğrudan etkileyen bu kutsal görevde bulunan herkesin bilgili, liyakatli ve adaletli olmasıdır.

Baroların ve Avukatların Önemi

Yargının bir diğer önemli ayağı ise avukatlardır. Avukatların bağlı olduğu barolar, adaletin kurumsal çatısını oluşturan en temel yapılardandır. Adliye muhabirliğim döneminde çok sayıda avukatla tanıştım. Aldığı davayı üniversite öğrencisi gibi inceleyen, delillerini titizlikle toplayan, günlerce çalışarak savunma yapan avukatlara tanık oldum. Adalet hâkim ve savcılar için ne kadar kutsalsa, avukatlık ve baro kurumları da bizler için o kadar kutsaldır.

Ancak son yıllarda barolarda da bazı olumsuz gelişmeler yaşanıyor. Yönetim zafiyetleri mi dersiniz, yeterli bilgi donanımına sahip olmayan avukatların sisteme dahil olması mı dersiniz, yoksa etik zafiyetler mi; baroların adının yakışmayacak olaylarla anıldığına şahit oluyoruz.

Bazı avukatların yine yargı mensupları ile uyuşturucu ve seks partilerine katılması, Bazı avukatların, üst düzey siyasetçilerinin ismini kullanarak, hakim savcıları tehdit etmesi, iş bitirmeye çalışması, bazı avukatların Kumar borçları nedeniyle mal varlığını satmak zorunda kalan bir baro yönetim kurulu üyesi… Uyuşturucu ticareti suçundan tutuklanan bir baro personeli… Bu kişinin serbest kalması için başsavcıyla görüşmeye çalışıldığına dair iddialar… Tüm bunlar meslek etiğine gölge düşüren gelişmelerdir.

Kayseri Barosu’ndaki İddialar

Aldığımız bilgilere göre bu olaylar Kayseri Barosu’nu da karıştırdı.

Bir baro yönetim kurulu üyesinin kumar borçları nedeniyle bağ evini ve otomobilini satmak zorunda kaldığı, sık sık Kuzey Kıbrıs’a gittiği iddiaları kamuoyuna yansıdı. Aynı kişinin, uyuşturucu ticareti suçundan tutuklanan baro personeli A.B.’nin avukatlığını üstlenmesi ve ikilinin sık sık bahis içerikli oyunlar oynaması, baro kulislerinde çokça konuşuluyor.

Kulislerde ayrıca, A.B.’nin hangi dönemde, kimlerin referansıyla baro personeli olarak göreve alındığı da en çok tartışılan konular arasında. İddialara göre, söz konusu yönetim kurulu üyesi, tutuklanan personelin serbest bırakılması için Cumhuriyet Başsavcısı ile görüşmeye çalışmış, ancak dosya savcısı bu girişimlere izin vermemiştir.

Bu iddiaların ağırlığı, meslektaşlar arasında da ciddi tepkilere yol açmış durumda. Baroda yaşanan bu gelişmeler kurumun güvenilirliğini zedelerken, yönetimin nasıl bir tavır alacağı büyük merak konusu.

Toplumun beklentisi açıktır: Baro yönetimlerinde yer alan kişilerin, mesleki ve ahlaki açıdan örnek teşkil eden kişilerden oluşması gerekir. Baronun kutsallığına gölge düşürecek isimlerin kurumdan uzaklaştırılması şarttır.

Unutulmamalıdır ki, adalet, hâkime de, savcıya da, avukata da bir gün herkese lazım olacaktır. İnsan suçsuzsa mahkemeye huzurla gelmeli, suçluysa da ceza almaktan kurtulacağını düşünmemelidir. Bu düzeni sağlamak için başta Adalet Bakanı olmak üzere tüm yargı mensuplarının çaba göstermesi gerekir.

Kalın sağlıcakla…