Allah’ım sen aklımızı koru!

Abone Ol

Neyden mi bahsediyorum?

Yine bir ağır ceza mahkemesinde yaşanan iğrenç bir davadan…

Davada iddiaya göre ne mi var?

Evli erkek ile kadın…

Çocuklu erkek ile kadın…

Zina yapan erkek ile kadın…

Tecavüze uğrayan kadın…

Şikayet üzerine tutuklanan erkek…

Neler var neler? Aslında bu davanın diğer cinsel istismar davalarından ayıran özelliği ise kadının savunması…

Kadın zorla cinsel ilişkiye girmiş, yani kısaca tecavüze uğramış ama mahkemede aynen şöyle ifade veriyor: “Ablamın evinde ikimiz vardık, dostluğumuz, arkadaşlığımız vardı. Kendisini kardeş olarak görüyordum, öyle bir arkadaşlığımız vardı. Bana zorla sahip oldu, bir kez zorla cinsel ilişkiye girdik” dedi. Mahkeme başkanının ‘sanıktan şikayetçi misin?’ sorusuna mağdur kadın, “Şikayetçi değilim, annesini de tanırım. Annesinin hatırı var. Sanık, 2.5 sene boyunca kardeşim dediğim insandı, onun da çocukları var. Allah affetsin.”

Tamam kardeşim Allah affetsin de senin namusun gitmiş, sana tecavüz etmiş bir insanı nasıl bir hatır için affedebilirsin. Ya bu adama iftira atıp, mahkemeye yalan söylüyorsun. Ya da senin için çok önemli bir şey değil bu olay.

Tutuklu sanık adam ise “Beni görüntülü arayarak konuştuk, ablasının evine çağırdı. Bir seferlik yaptık, bir daha yapmadık, kendi rızası ile oldu. Beraatımı ve tahliyemi istiyorum” dedi.

Mahkeme sanığı beraat ettirip, tahliyesine karar verdi. Yargı bu iki kişinin rızası ile birlikte olduğuna kanaat getirdi. Daha da şaşırdığım bir şey var. Demek ki bu evli olan kadın ile erkek zina yaptı. Yani adam karısını, kadın da kocasını aldattı.

Duruşma sonrası ne mi oldu?

Sanığın aldatılan eşi, büyük sevinç yaşadı. Kadın mağdur ise aldattığı kocası ile el ele tutuşarak Adliye’den ayrıldı.

Bunları gören benim istemsizce dilimden şu cümle döküldü: “Allah’ım sen aklımızı koru!”