Herkesin içinde bir ayna vardır. O aynaya her sabah bakarız, bazen başımız dik, bazen utançla. İşte şahsiyet, o aynanın çatlamamış halidir. Çünkü aynayı kandıramazsın. İnsan, kendine yalan söylerse, yaşadığı hayatı sahte bir sahneye çevirir.
Hayat her zaman siyahla beyaz arasında bir tercih sunmaz. Asıl şahsiyet sınavı, grilerin içinde verilir. “Kimse görmedi” dediğimiz yerde, “ben biliyorum” diyebilmektir şahsiyet. Zor olandır. Bir teklif gelir, çok caziptir, yeter ki biraz gözünü kapat, biraz kulaklarını tıka. İşte o an insanın içindeki terazi çalışır. Kimi orada eğilir, kimi orada büyür.
Şahsiyetin bir yönü de sadakattir. Dosta, aileye, sevdaya, fikre sadakat... İnsan zamanla şunu öğreniyor: Sadakat, sadece vefa değil, kendine ihanet etmeme halidir. Bugün çıkarı uğruna fikrini değiştiren, dün sevdiğini yarın inkâr eden çok insan var. Ama şahsiyetli insan; rüzgâr yön değiştirince yönünü değil, duruşunu koruyandır.
Ve belki de en sessiz fakat en sarsıcı şey: şahsiyetin bedeli vardır. Kimisi dostunu kaybeder, kimisi işini, kimisi kalabalığını. Ama şunu da bilmek gerekir ki; şahsiyetin yoksa zaten hiçbirini hak etmemişsindir.
Hayat aynalardan değil, izlerden ibarettir. Gerçek iz, arkamızda bıraktığımız değil; kalplerde bıraktığımızdır. Ve o iz, ancak şahsiyetle kazınır...
Yusuf Kartal...