Basın Bayramımız kutlu olsun…

Abone Ol

Artık kitaplar, gazeteler toplanmamaya, yakılmamaya başlandı. Basın da sansürün kalkması dönem şartları içerisinde olumlu karşılanmış olsa da sonrasında Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı düşmanlık yapan gazeteler ve mizah dergileri çıkmaya başladı. Manda yönetimini destekleyen, emperyalist devletlerin lehine çalışan birçok gazete çıktı. Bu gazeteler sansürün kalması ve basında özgürlük kavramları ile yayınlarına devam etmiş oldular. 1950’li yıllara gelindiğinde demokrasiye ve devlete hizmet veren bu şuurla yayın yapan gazeteler çıktı. Basın rahat bir nefes alarak özgürlüğü ve gücü katlanarak büyüdü. Sonrasında darbeler, cuntalar derken basın yine nasibini almış oldu ve birçok alanda yayınlar yeniden toplanmış oldu. Basınımızın özgür ve güçlü olmasını elbet isteriz, ama düşmanlık yapan gazetecilik kisvesi ile bunu gerçekleştiren hainlerin de karşısındayız. Sansür üzerine yazılmış bir makalede yer almış alıntı ile yazımı noktalıyorum. Basın bayramımız kutlu olsun….

*****

Sansür insanlık tarihinde çok eski zamanlarından beri şu ya da bu şekilde varlığını göstermiştir. Ama insanların kişisel hak ve özgürlüklerinin bilincine vardığı, düşünce ve basın özgürlüğünün yaygın kabul gördüğü çağdaş toplumlarda sansür bir baskı aracı olarak nitelenmekte ve kapsamı giderek daralmaktadır.

Bilindiği gibi kültür, sanat ve düşüncenin gelişmesine, yaygınlaşmasına öncülük eden (kitap, dergi, gazete vb.) basındır. Diğer anlatımla basın toplumun kulağıdır, sözcüsüdür, aynasıdır. Devlet yetkisini elinde tutan güçler, düşünceyi ve basını baskıyla denetimde tutmaya çalışmışlardır. Fransa imparatoru I. Napolyon, “Eğer basının dizginlerini elimden kaçırırsam, iktidarda üç aydan fazla kalamam” söylemiyle basının önemini ve sansürün nedenini belirtmektedir.