Türk halkının altına olan ilgisi yeni değil, ancak ulaştığı boyut dünya genelinde dikkat çekici bir seviyeye ulaştı. Uluslararası altın piyasası analistlerinden Peter Reagan’ın son raporuna göre, Türkiye’de yastık altında tutulan fiziki altının toplam değeri 331 milyar doları buldu. Bu rakam, yaklaşık 4.500 ton altına denk geliyor ve birçok ülkenin merkez bankası rezervlerinden daha büyük bir servete işaret ediyor.
Kültürel değil, ekonomik bir refleks
Altına olan ilginin temelinde yalnızca geleneksel alışkanlıklar değil, ekonomik kaygılar da yatıyor. Uzmanlara göre Türk halkı, art arda gelen yüksek enflasyon dalgaları, dövizdeki oynaklık ve finansal sistemdeki güvensizlik nedeniyle altını güvenli liman olarak görüyor. Özellikle 2022 yılında enflasyonun %85’i aşması ve Türk lirasının hızla değer kaybetmesi, vatandaşları döviz yerine altına yönlendirdi.
Külçe, gram ve çeyrek gibi farklı formlarda altınlara olan talep artarken, bu yönelim sadece tasarruf değil, aynı zamanda geleceğe dair bir “güvence davranışı” olarak değerlendiriliyor.
Devletin çağrılarına karşı mesafeli duruş
Hükümetin dönem dönem yaptığı “yastık altı altınları bozdurun” çağrıları, beklenen etkiyi yaratmıyor. 2016’daki kampanyalardan 2022’deki “Altın Dönüşüm Sistemi”ne kadar birçok teşvik planına rağmen halk, altınlarını sisteme dahil etme konusunda çekimser davranıyor.
Bunun temel nedeni, finansal sisteme olan güvensizlik. Vatandaşlar, sahip oldukları fiziki altını bankalara teslim etmenin ya da resmi sisteme kaydetmenin riskli olduğunu düşünüyor. Güvende kalmanın yolu olarak altını kendi denetimlerinde tutmayı tercih ediyorlar.
Müdahaleler arttıkça güven azalıyor
Altın piyasasına yönelik çeşitli düzenlemeler de bu güvensizliği pekiştiriyor. Belgesiz altın satışlarının yasaklanması, 5 bin dolar üzerindeki takı alımlarının bildirim zorunluluğu ve bankalardaki alış-satış farklarının açılması gibi adımlar, altın alım-satımını zorlaştırdı. Bu düzenlemeler, kamuoyunda “yastık altındaki altına ulaşma çabası” olarak yorumlanıyor.
Krizlerde ekonominin görünmeyen dayanağı
Ekonomistler, Türkiye’nin geçmiş krizlerde tam anlamıyla dağılmadan yoluna devam etmesini büyük ölçüde bu yastık altı servete bağlıyor. Özellikle ekonomik daralmaların yoğunlaştığı dönemlerde bozdurulan altınlar, ekonomiye geçici can suyu sağlıyor. Ancak koşullar normalleştiğinde vatandaşlar hızla altın biriktirmeye geri dönüyor.
Bu davranış biçimi, altının yalnızca yatırım aracı değil, aynı zamanda bireysel bir sigorta gibi değerlendirildiğini gösteriyor.
331 milyar doların karşılığı ne?
Türkiye’nin en zengin 30 dolar milyarderinin toplam serveti 61,4 milyar dolar seviyesinde. Karşılaştırıldığında, yastık altında tutulan altın serveti bu rakamın yaklaşık 5 katı büyüklüğe ulaşıyor. Türkiye’nin en zengin kişisi olan Murat Ülker’in 5,3 milyar dolarlık servetine göre ise bu rakam neredeyse 60 kat daha fazla. Bu da altının bireysel değil, toplumsal ölçekte bir ekonomik dayanak işlevi gördüğünü net biçimde ortaya koyuyor.