Manşet

Eşini yakarak öldüren sanığın davası ‘korona’ nedeniyle ertelendi

Haber: Şeref Kahraman / Kayseri'de kayıp ihbarı yaptığı 52 yaşındaki eşi Fatma Birgül Yalçınkaya'yı televizyon programlarına çıkarak arayan ve ardından yakarak, öldürdüğü iddiasıyla tutuklanan ve bu suçtan yargılanan 60 yaşındaki emekli Osman Yalçınkaya'nın duruşması koronavirüs nedeniyle ertelendi.

Abone Ol

MÜGE ANLI’YA ÇIKIP YARDIM İSTEMİŞTİ

Kocasinan ilçesi Ahi Evran mahallesinde meydana gelen olayda 10 Haziran 2018’de polis merkezine giderek, 3 çocuğunun annesi Alzheimer hastası eşi Fatma Birgül Yalçınkaya'nın kaybolduğu ihbarını yaptı. Osman Yalçınkaya ve yakınları ile polisin yaptığı aramalarda Fatma Birgül Yalçınkaya bulunamadı. Müge Anlı'nın programına çıkan Osman Yalçınkaya, eşinin kaybolduğunu, görenlerin polise ihbarda bulunmasını isteyerek gözyaşı döktü. Bu arada 28 Temmuz 2018’de metruk binaların bulunduğu alanda bulunan kemiklerin çocuklardan alınan örnekle, 9 ay sonra çıkan DNA incelemesi sonucunda Fatma Birgül Yalçınkaya'ya ait olduğu belirlendi.Cinayet Büro Amirliği ekipleri, yapılan araştırmaların ardından emekli Osman Yalçınkaya'yı gözaltına aldı. Osman Yalçınkaya, sorgusunda eşini metruk binaların bulunduğu alanda yakarak öldürdüğünü itiraf etti. Yalçınkaya, tutuklandı.

Kayseri 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde tutuklu sanık Osman Yalçınkaya(60) yargılaması koronavirüs nedeniyle ertelendi. Tutukluluk değerlendirilmesi yapan mahkeme heyeti sanığın tutukluluk halinin devamına karar vererek, duruşmayı erteledi.

BEN SUÇSUZUM, ÖLDÜRMEDİM, YAKMADIM

Tutuklu sanık Yalçınkaya, mahkemede ilk celseki savunmasında şunları söylemişti: “Eşim Alzheimer hastasıydı, 21 gün ruh hastalıkları bölümünde tedai gördü, sonra evimiz getirdik. İlaçlarını ellerimle içirdim, bakımını kendim yaptım. 10 Haziran 2018’de sabah uyandım, oruçtum. Eşimin ilaçlarını içirdim, yemeğini verdim. Akşam 17 sıralarında parka ineceğini söyledi. 15 dakika sonra ben de peşinden indim. Eve çıkmamızı söyledim, biraz daha duracağını ifade etti. Ben de eve tekrar çıktım, 15 dakika sonra 18 sıralarında indiğimde parkta eşim yoktu. Çay ve çekirdek yaptığım kayalıklara baktım, parklara baktım, komşulara sordum, bulamadım. Çocuklarımı aradım, annelerinin kaybolduğunu söyledim, onlar da geldi, aradık ama bulamadık. Gece polise gittik, ifade verdik, sabah yine aradık bulamadık. 28 Temmuz 2018’de yanık cesedin eşime ait olduğu DNA ile anlaşıldı. 22 Ekim 2018’de de polisler sabah gelip beni göz altına aldılar. Polisler olmadık işkenceler yaptılar, dayanamayıp yıkıldım. Kendime geldiğimde her şeyi kabul edeceğimi, ne diyorlarsa imzalayacağımı söyledim. Ben de eşimi ölü bulduğumu, suç bana kalır diye yaktığımı söyledim. Bu ifadeyi sürekli tekrarlattılar, savcılıkta, mahkemede bunu söyledim. Eşimi öldürmedim, yakmadım, gizlemedim, suçsuzum. Eşim kaybolduktan sonra 3 gün eve gitmediğim doğrudur, her yerde aradım.”

“BU DÜNYADA ŞİKAYETÇİ DEĞİLİM AMA…”

Sanığın oğlu müşteki E.Y. ise “Annemin rahatsızlığı kesin belli değildi, tedavi oldu, ayrıca özel hastaneye götürdüm. Fakülteye gitmesi gerektiği söylendi ama kısmet olmadı, götüremedim. Babam alkol alırdı, sürekli ağız kavgası olurdu. O gün babam annemin kaybolduğunu söyledi, aradık ama bulamadık. Bu dünyada şikayetçi değilim ama öbür dünyada şikayetçi olacağım” diye konuşmuştu.