Ekonomi dünyası soyut algıları çok sever. Güven ve aksi ifadeler önemli yer tutar. Bu nedenle son zamanlarda yaşanan olumsuz anlayışın yaygınlık göstermesi piyasaları etki altına aldığı bir gerçektir. Fakat bu anlayışı yaygın ifadelere dönüştürmek fayda getirmeyeceği bir gerçektir. Moralsizlik içinde ticari atmosferin iyi yol almayacağı aşikar.
Peki ne yapmalıyız?
Öncelikle herkesin elinde olan işine sıkı sarılması gerekmektedir.
İsraf boyutunu en aza indirmeliyiz.
İşimizi dış ticaret anlamında gelişmesi için yoğun çalışmalar yapmalıyız.
Gelirlerimize göre, giderlerimizi fizibile etmeliyiz.
İşte bu başlıkları her firma için ayrı başlıklar ilave etmemiz mümkündür.
Aslına bakarsak daha önceki yazılarımda bahsettiğim gibi,devletimiz elinden geleni yapmaktadır.
Ancak özel sektörün katkı sağlaması zorunlu olmalıdır.
Çünkü bu ülke zarar görürse ,hepimiz zarar görmüş olacağız.
Olumlu düşünmeyi öğrenmenin artık zamanı geldiği kanaatindeyim.
Çünkü; Olumlu düşünce yeteneği öğrenilebilecek bir yetenektir.
Bu yeteneği geliştirmek için başkalarının deneyimlerinden faydalanmak etkili bir ilk adım olacaktır.
Olumlu düşünme yeteneğini kazanmak için insan öncelikle kendisiyle barışık ve gerçekçi olmalıdır. Bunun için düşüncenin, söylemlerin ve eylemlerin tutarlı olması gereğini hiç unutmamalıyız.
Bu tutarlılık gösterilmediğinde hem toplumun güveni yitirilir, hem de insanın iç huzuru zedelenir.
En acımasız kritiği insanlar çoğu zaman kendileri yaparlar. Hatasız kul olmaz. Yapılan hataları eleştirmek yerine, kendini geliştirme fırsatı olarak görmek daha yapıcı sonuçlar verir.
Olumlu düşünmek, hataları reddetmek değil, onları birer iyileştirme fırsatı olarak görmek demektir.
Olumlu düşünebilmek için cümlelerinizden olumsuz kelimeleri silmeye çalışmak gerekir.
Bu yaklaşım, her olayın olumlu yönlerini görebilme yeteneğini geliştirmeye de yardımcı olacaktır.
Çünkü kelimeler, düşünceyi ve inançları tetikler.
Hayata yaklaşımda sorumluluk almak, ancak esnek bir yaklaşımı benimsemek olumlu yaşam için önemli bir girdidir.
Hayatta ulaşmak istediklerimizin kendiliğinden gelmeyeceğini, geleceği şekillendirmek için bugünden çaba gösterilmesi gerektiğini kavramalıyız.
Ancak, geleceği şekillendirmenin, geleceği belirlemek manasına gelmediğini de anlamalıyız.
Dolayısıyla, zihinsel açıdan sağlıklı olabilmek için gerçekleri kabullenmeyi de öğrenmek gerekir.
Ancak, gerçekleri kabullenmek, onlara boyun eğmek demek değildir.
Önemli olan gerçekleri görmek ve onlardan değiştirebilecek olduklarımız için yapıcı eylemlerde bulunmaktır.
Olumlu düşünmek ve olumlu yaşamak için insan kendine ve çevresine güvenmelidir.
Hayatı sadece onu değiştirebileceğine inananlar iyileştirir.
Kendine ve çevresine güvenen, inançlı ve azimli insanlar hayatın kalitesini geliştirir, kendileri ve çevreleri için mutluluk kaynağı olur.
Dünyada iki büyük güç vardır: biri korku, diğer ise inançtır.
Olumlu düşünebilmek için insanın korkularını da yenmesi gerekir.
Korkuları yenmenin en etkili aracı ise inançtır.
Yaratana inanmak hayatta değiştiremediklerimiz karşısında iç huzuru bulabilmeyi sağlar.
Değiştirmek istedikleriniz için elinizden gelen çabayı gösterdikten sonra hayırlı bir sonuç beklentisiyle Hak’ka havale etmek stresi azaltır ve daha sağlıklı bir hayat yaşamaya fırsat tanır.
Yaşam ulaşılan sonuçlar değil, istenilene ulaşmak için yürüttüğümüz süreçtir.
Bu süreçte bilinçli çaba göstermek, tutarlı olmak, çevremize güven vermek ulaşılan sonuçlardan çok daha büyük mutluluk kaynağıdır.
Bu süreçte en önemli ve kalıcı kazanımlardan biri de elde edilen sonuçlar değil, öğrenimlerdir.
Öğrenmek için sürekli bir çaba göstermek gelişmenin temelidir. Bu çaba gerçekleri kabullenme ve aynı zamanda onları değiştirme gücünü kazanmak için faydalıdır.
Yaptığı işe inançla sarılan kişiler büyük bir çoşku ile çalışırlar. Bu coşku onları başarıya ve olumlu etki yapmaya taşır.
Hayatta en demokratik olarak dağıtılmış kaynak zamandır. Herkes için gün 24 saattir.
Zamanı iyi kullanmak ve ileride değişmesini istedikleriniz için önceden adımlar atacak cesaret ve uzak görüşlülüğü göstermek insanın olumlu düşünce yeteneğini de geliştirir.
Olumlu düşüncenin temelinde sevgi yatar.
Olumlu düşünebilmek için insanları sevmek, onlara bir şeyler kazandırabilmenin heyecanını yaşamak gerekir.
Kendini iyi hissetmenin yolu, içten bir duyguyla başkalarına yardım etmek ve topluma karşı faydamızı ortaya koymaktır.
Hayatta iki değer var ki, paylaştıkça artıyor: sevgi ve bilgi. Sevgisini ve bilgisini paylaşan insanlar en büyük zenginliğe kavuşan insanlardır.
Hayatta mutluluk olumlu düşünce ile başlar, olumlu söylem ve eylemlerle gelişir, paylaşılan sevgi ve bilgiyle doruğa erişir.
Bu nedenle ekonomik düzenin rayında gitmesi bizlerin olumlu düşünce gücü ile ilgilidir.
Ne kadar iyi düşünür ve çok çalışırsak yarınların iyi olması hayal bile değil.