Öyle işte sevgili okur, bitmez sandığımız neler bitiyor bir bilseniz. Biten şeyleri siz sıralayıp dururken bir tanesi de benden gelsin, tatil. ☺
Öğrencilerimizin bir kısmı tatili bitirdi. Artık pazartesi günü dükkânı açacaklar. Bir kısmı da üniversiteli gençlerimiz onlarda çocuklarımıza göre son demlerini yaşıyorlar bitti bitecek diyebiliriz. Bütün herkesin dört gözle beklediği tatil nihayet son buluyor. Sözü eminim ki benim gibi nice öğrencinin dilindedir. Kişiden kişiye göre değişse de hem fikir olduğumuz öğrencilerin olduğuna inanıyorum. Neden mi?
Çocuksun ve düşüncelerin de zaman geçtikçe seninle büyüyor ve farklılaşıyor. Tamam, kabul ben de ilk başlarda çocukluk döneminde tatili dört gözle beklerdim. Dinlenmesi var dahası karneyi gösterip karşılığında ödüller almaca var. Ama sonrasında masumane çocukluk duyguların biraz daha büyüdükçe öteleniyor bir tarafa ve mantığın devreye giriyor. O dönemler de ne kadar mantıklı olabilirsen o kadar. Ama fazlası da değil, belki de acemice de olabilir. En azından ben artık şöyle düşünüyorum: Bu hayatta her şeyi kabullenmeyi bildiğin kadar reddetmeyi de bilmek, en önemlisi ne olursan ol insanca kalabilmek, hayatta her şey olarak konumlandırdığın kendini yeri geldiğinde hiçbir şey gibi konumlandırmayı, kibirli olmaktansa egonu tatmin etmektense alçak gönüllü olmayı ve makamın, ya da mevkiinin seni esir etmesine göz yummadan, insanlara tepeden bakmaktansa eşit mesafeden bakmayı, Başarının bir yere kadar değer kategorisinde değerlendirildiğini, kendin olarak kalabilmenin insanlığını kaybetmemenin, üretmenin, gittiğin her yere iyilik bulaştırmanın ve emeğin paha biçilmez olduğuna inanıyorum.
Çünkü hayatında onca hayallerin var. Bir de onları gerçekleştirmek için çıkıyorsun bir yola deneyimleyerek bazen de ne başındasın ne de sonunda, üzerinde bile değilsin ama içinden çıkamıyorsun. İşte tam da bu duruma düştüğünde kendine olan inancın ve ayaklarının yere sağlam basan bir birey olabilmenin verdiği duyguyla düştüğün o yollarda veya tümseklerde kendi elinden kendin tutuyorsun. Aynaya baktığında kendine çekinmeden asla yenilmedim. Yenildiğim an vazgeçtiğim an. Ve her defasında o yenilgi sandıklarınız şeylerle baş ettiğinizi, başınızın daha dik durduğunu ve kendinizi bir tohum olarak düşündüğünüzde bu hayatta tıpkı sayfa aralarında kurutulan çiçekler gibi eskidiğini ve eksildiğini hissetmektense, filizlenip dalların kime dokunursa dokunsun, biliyorsun, kökünün nerelere uzandığını. Unutmuyorsun her şeyin bilincine varmanın hissi insana yetiyor.
Uzun lafın kısası hayatı geldiği gibi yaşayacağımız, yaşanmışlıklara hata olarak bakmayacağımız, liyakâr ve riyakâr insanları birbirinden kolayca ayırabileceğimiz, iyilik ve kötülüklerin siyah ve beyaz kadar net olabileceği, ümidimizi asla kaybetmeyeceğimiz bir hayat yolu yürüyüşü yaptığımız köşemin sonuna geldik.
Hoşça kalın…