Suç ve Ceza-2

Abone Ol

Aslında okuduğum Suç ve Ceza kitabımın ikinci bölümünü dün yayınlayacaktık ancak Polis Haftası nedeniyle yazdığım bir yazı nedeniyle bugüne sarktı.

Kitabımıza geri dönecek olursak; Hem psikolojik, hem felsefi, hem polisiye, hem gerilim, hem de edebi bir roman olan Suç ve Ceza’da sayfaları izlerken ara sıra gözüm korksa da ara sıra heyecanın doruklarda olduğunu söyleyebilirim.

Kahramanımız Raskolnikov düştüğü yoksulluk çıkmazında işlediği çifte cinayet ile toplum kurallarının bağından kurtulmaya çalışıyor.

Dibine kadar fakirliği yaşayan Raskolnikov kitabın bir bölümünde ‘Boynunu büküp kaderini olduğu gibi benimsemelisin, her türlü hakkından bir şeyler yapmak, yaşamak, sevmek haklarından vazgeçip içindeki her şeyi söndürmelisin...’ diyor.

Yani toplum kurallarına boyun eğ, ne deniliyorsa öyle yaşa.

İşte bu kitapta bunu yenmeye çalışıyor.

Aslında yoksulluktan kurtulmak için cinayeti işlese de tefeci yaşlı kadından çaldığı ganimetleri gömdüğü yerden hiç almıyor.

Psikolojik bir buhran içerisine giriyor, çevresindekiler deli olduğunu düşünüyor.

Asla cinayeti tekrar söylüyorum meşrulaştıramayız, ancak bu kitapta sorun aynen şu şekilde ifade ediliyor…

“Sorun şuydu: Hastalık mı suçu doğuruyor, yoksa suç mu doğasındaki bir takım özelliklerinden dolayı hastalığa benzer bir şeyi beraberinde getiriyor?”

Rus atasözünde olduğu gibi: “Aynı anda birkaç tavşanın peşinden koşarsan hiçbirini yakalayamazsın.” Bilim ise şöyle diyor: “Önce yalnızca kendini sev, çünkü yeryüzünde her şey kişisel çıkar temeli üzerine kurulmuştur. Yalnızca kendini seversen, işlerini de gerektiği gibi yoluna koyarsın, kaftanın da bütün kalır.

Raskolnikov “ahlaksız” bir katil olsa, hiç acı çekmeyecekti.

Kısaca yazardan bir siteden alıntı yaptığım bilgileri sizinle paylaşarak yazıma son vermek istiyorum.

Fyodor Mihayloviç Dostoyevski (1821-1881): İlk romanı İnsancıklar 1846'da yayımlandı. Ünlü eleştirmen V. Belinski bu eser üzerine Dostoyevski’den geleceğin büyük yazarı olarak söz etti. Ancak daha sonra yayımlanan öykü ve romanları, çağımızda edebiyat klasikleri arasında yer alsa da, o dönemde fazla ilgi görmedi.Yazar 1849'da 1.Nikolay'ın baskıcı rejimine muhalif Petraşevski grubunun üyesi olduğu gerekçesiyle tutuklandı.Kurşuna dizilmek üzereyken cezası sürgün ve zorunlu askerliğe çevrildi.Cezasını tamamlayıp Sibirya'dan döndükten sonra Petersburg'da Vremya dergisini çıkarmaya başladı, yazdığı romanlarla tekrar eski ününe kavuştu.Suç ve Ceza Dostoyevski'nin bütün dünyada en çok okunan başyapıtıdır.

İyi okumalar dilerim…