Teknolojinin günümüzdeki ilerleyişini durdurmak neredeyse imkansız bir hale geldi. İnsanoğlu gelişen teknoloji ile birlikte hep daha fazlasını bekler oldu. Telefonu hayal bile edemezken bilgisayarı, bilgisayarı bile hayal edemezken, şimdi ise ışınlanmanın peşine düştü. Hep daha rahat ve hızlı hareket etmek isteyen insanoğlu, teknolojinin gelişmesi ile de yeni bir hastalık türetti, bu da 'FOMO' adında yeni bir fobiyi ortaya çıkardı. Teknoloji bağımlılığı korkusu diğer adıyla. Oysaki insanların baş ağrısı, mide ağrısı, migren gibi rutin hastalıkları vardı. Şimdi ise teknolojik ürünlere bağımlılık hastalığı oluştu. Teknoloji bize kolaylık verdi evet ama bizden uyuşmuş bir kafa kendine hapsetti. Teknoloji ile ilgili bir konuşmayı sizlerle paylaşmak istiyorum bakınız;
WordPerfect'in yardım hattında banda alınmış bir telefon
konuşması. Bu konuşma sonrası helpdesk elemanı isinden
kovuluyor. Kovulduktan sonra da şirketi kendisini
"Gerekçesiz" isten çıkardığı için mahkemeye veriyor.
İşte Telefon Konuşması :
- Yardım hattı, buyrun, nasıl yardımcı olabilirim?
- Bir sorunum var.
- Nasıl bir sorun?
- Yazı yazıyordum, birden bütün kelimeler gitti?
- Gitti mi?
- Yok oldu!
- Ekranda şu anda ne görüyorsunuz?
- Hiç bir şey.
- Hiç bir şey mi?
- Yazdığım hiç bir şey ekrana çıkmıyor.
- Hala Wordperfect programında mısınız yoksa
programdan çıktınız mı?
- Bunu nereden bileyim?
- Ekranda bir "C" harfi görüyor musunuz?
- Bir "hece" mi...
- Boş verin. Ekranda yanıp sönen bir çizgi var mi?
- Söyledim ya hiç bir şey yazmıyor.
- Monitör üstünde yanan bir lamba var mi?
- Monitör ne?
- Ekranı olan yer, televizyon gibi... Çalıştığını
gösteren küçük bir lamba var mi?
- Bilmiyorum.
- Monitörün arkasına bakın, oraya bir elektrik kablosu
giriyor olması lazım. Görebiliyor musunuz?
- Evet.
- Harika, o kabloyu takip edin duvarda elektriğe bağlı
mi bana söyleyin.
- Bağlı
- Harika. Monitörün arkasına bakınca bağlı olan tek
kablo mu gördünüz, yoksa iki tane mi?
- Görmedim.
- Tekrar bakar mısınız, ikinci bir kablonun da bağlı
olması lazım.
- Evet buldum.
- Tamam, simdi onu takip edin bilgisayara bağlı mı
diye bakin.
- Kabloya ulaşamıyorum.
- Ulaşmayın, bağlı mı diye bakabilir misiniz?
- Olmuyor.
- Bir şeyden destek alıp eğilip bilgisayarın arkasına
baksanız....
- Eğilmek dert değil, karanlık olduğu için
bakamıyorum.
- Karanlık?
- Ofisin ışıkları kapalı, pencereden gelen ışık
yetmiyor.
- Ofisin ışıklarını yakın.
- Yanmaz.
- Neden?
- Elektrikler kesik.
- Elektrikler mi kesik. Tanrım...!(kısa bir sessizlik)
Bilgisayarın kutusu, kitapları herşeyi duruyor mu?
- Evet dolapta.
- Simdi bilgisayarı sökün , aynen aldığınızdaki gibi
paketleyin ve aldığınız dükkana iade edin.
- Durum bu kadar kötü mu?
- Korkarım öyle!
- Peki tamam. Onlara ne diyeceğim?
- "Ben bilgisayar kullanamayacak kadar aptalım"
diyeceksiniz...
Sonuç biz teknolojinin yönettiği bireyler değil, teknolojiyi yöneten bireyler olmalıyız. Kumandada televizyonu zaplayan bizim olduğumuz gibi...
Abone Ol
Gelişmelerden haberdar olmak istiyor musunuz?
Google News’te Kayseri Deniz Postası sitemize
abone olun.