Yaşam kılavuzum; 50 yaşım...!

Abone Ol

Her şeyin bir sırası vardı ama kendimce, kendİ aklımca. İnsan ömrü ortalama 70 ya da 80 yıl düşünsene. Ooo daha var! Ooo daha gelene kadar! Sıfır yaşlılık! Ooo bırakın şu zamanı doya doya yaşayım deyipte tövbe ki doya doya yaşamaya zamanımın yetmemesine kaç puan! Bir zamanlar elinizi öpüp alnıma koyduğum teyzeler, amcalar, durun durun bir dakika neler oluyor... Elimi öpüp alnına koyanlar var... Yer veren “buyrun amca otur!” diyen... Sırayla denilen bu kapsamlı kelime geliyor aklıma...Arada tek başıma kalınca gözlerim ellerime takılıyor. “Zayıfladım belli ki mi desem... “Cildim çok kuru galiba” diye mi hayıflansam...” Ellerimi az kullanır oldum hareketsizlikten derim kendini bıraktı!” diye saçmalıklarım. Kendimle hesaplaşma bu belli ki. Arkama dönüp baktığımda geçen 50 yılın hızından ödüm koptu açıkçası. Varsa ömrüm eğer kalan 20 yılında bu hızla geçeceğinden kendimle olan endişem.

Hoyratça savurduğum ya da savrulduğum yaşımın durulma vakti ve kendim için netlerimi önüme koyma zamanı...

Buraya kadarı belki itiraftı her daim kendimle yüzleşebildiğim. Evet ilk 20 yılım hiçbir şeyden anlamadan geçti. Aileye ve topluma kendimi kanıtlamakla... İkinci 20 yılım ise iş, güç, evlilik, çoluk, çocuk, kaynaşma, çatışma, idare etme, idare edilme... Kalan 10 sene de artık taşların yerine oturma vakti.

Mutlu olmanın, mutluluk vermenin yaşamın gerçek yüzü olduğunu gerisinin hikaye olduğunu bilme zamanı. İnsanların ne düşündüğünü umursamayı, hayatındaki insanları olduğu gibi kabul etmeyi öğrendim. Ne istediğimi bilmiyorum özgüvenimin ve farkındalığımın farkındayım. Akıntıya karşı değilim. Artık bıraktım kendimi. Akıntıyla birlikte yüzüyorum. Birçok teste tabi tutan hayata karşı daha dayanıklıyım. Paramı kılık kıyafet yerine seyehate harcamayı öğrendim, çünkü artık kendim için giyiniyorum, kendi modamı yaratmak öncelikle hamur ve şekere veda ettiğim eyvah yaşlandım demediğim bir kenara çekilip sızlanmadığım, yeşil yapraklı sebzeleri tercih ettiğim, sporun hayatımın gerçekten bir parçası olduğunu kabul ettiğim yaşım... Ve en önemlisi;

“50 yaşları sevemedim” diye içimden fışkıran isyanı ne başkasının duymasına ne de kendİmİn duymasına izin vermek. Bildiğim artık, günlerin uzun, yılların kısaldığı...