Psikanaliz, insan zihninin karmaşık yapısını anlamak için Sigmund Freud tarafından geliştirilen bir teori ve tedavi yöntemidir. Freud’un 1904 yılında yayımladığı Günlük Yaşamın Psikopatolojisi adlı eseri, dil sürçmeleri, unutmalar, yanlışlıklar, espriler ve rüyalar gibi günlük yaşamda sıkça karşılaşılan durumları psikanalitik bir perspektiften ele alır. Freud, bu tür olayların tesadüfi olmadığını, bilinçdışında yatan arzuların, niyetlerin veya duyguların birer yansıması olduğunu savunmuştur. Dil sürçmeleri, özellikle bu bağlamda, zihnin gizli köşelerindeki düşüncelerin dışa vurumu olarak önemli bir yer tutar.
Dil Sürçmesi Nasıl Ortaya Çıkıyor?
Dil sürçmeleri, günlük hayatta sıkça karşılaştığımız, söylemek istediğimizden farklı bir kelime ya da cümlenin ağzımızdan çıkması durumudur. Toplumda bu durum genellikle yorgunluk, dikkatsizlik veya stres gibi nedenlere bağlansa da Freud, dil sürçmelerinin bilinçdışından kaynaklanan bir niyet taşıdığını öne sürer. Türkçede ise “Dervişin fikri neyse zikri de odur” atasözü, bu düşünceyi destekler nitelikte. Örneğin, bir misafire “Hoş geldiniz” yerine “Hoşça kal” demek, kişinin o misafiri istemediğini bilinçdışı bir şekilde ifade etmesi olarak yorumlanabilir. Benzer şekilde, bir hediye verirken “Sana layık değil” yerine “Sen buna layık değilsin” demek, utanç verici bir dil sürçmesi olarak kişinin gerçek duygularını ele veren bilinçaltı düşünceler olarak kabul ediliyor.
Freud’a göre, dil sürçmeleri bilinçdışı arzuların veya bastırılmış duyguların bir yansımasıdır. Bu sürçmeler, kişinin bilinçli olarak ifade etmekten kaçındığı düşüncelerin, ego’nun savunma mekanizmalarının zayıfladığı bir anda ortaya çıkmasıyla oluşur. Bu durum, sadece sözlü ifadelerle sınırlı kalmaz. Yazarken yapılan kalem sürçmeleri de benzer özellikler taşır.
Parapraksi
Dil sürçmelerinin en basit formu, Freud’un “parapraksi” olarak adlandırdığı yanlışlıklar veya unutmalardır. Parapraksi, kişinin günlük yaşamda yaptığı küçük hataları, unutkanlıkları veya yanlış davranışları kapsar. Bir eşyanın yerini unutmak, bir kelimeyi hatırlayamamak ya da yanlış bir ismi telaffuz etmek parapraksi örneklerindendir. Psikanalitik teoriye göre, bu tür unutkanlıklar tesadüfi değildir; ego’nun bastırma savunma mekanizmasının bir sonucudur. Bastırma, kişinin utanç, korku, suçluluk gibi rahatsız edici duygularla yüzleşmesini engellemek için bilinçdışı bir şekilde devreye girer.
Bu tarz durumlar en çok terapi odalarında gözlemlenir. Bir danışan cinsel hayatından bahsederken utanç duyuyorsa, konuyu bir anda unutuverebilir veya konuşmayı sürdüremeyebilir. Bu, kişinin bilinçli olarak konuşmak istediği bir konuyu, bilinçdışında bastırmasıdır. Psikanalitik terapi, bu tür unutma veya sürçmelerin altında yatan nedenleri ortaya çıkarmayı amaçlar. Danışan, zihnindeki düşünceleri sansürlemeden, serbestçe ifade ettiğinde, sürçmenin ardındaki niyet veya arzu gün yüzüne çıkabilir.
Bilinçdışı Niyetler
Freud, dil sürçmelerinin yanı sıra günlük hayatta meydana gelen kazaların da bilinçdışından kaynaklanabileceğini savunur. Bir gencin yaptığı bir araba kazası, tamamen yol koşullarına bağlı gibi görünse de, bilinçdışında ebeveynlerine karşı bir öfke veya isyanın dışa vurumu olabilir. Bu tür durumlar, yorgunluk veya dikkatsizlik gibi görünse de, bilinçdışı niyetlerin bir rol oynadığı ihtimalini dışlamamak gerekir.