Tarla başında çiseleyen umutlar, artık yerini çatlamış topraklara, göğe bakıp dua eden çiftçilere bırakıyor. Yıllardır “önce Allah, sonra yağmur” diyen köylünün gözleri, artık daha çok hava durumu uygulamasında… Ama ekranlardan gelen “yağış yok” uyarısı, tarlada ekinin yeşermemesinden daha da acıtıyor canı.
Kuraklık artık yalnızca suyun eksikliği değil; geçimin, emeğin ve geleceğin giderek buharlaşması demek. Peki tarımı nasıl ve nereden vuruyor bu görünmez düşman? Hadi birlikte toprağa kulağımızı verelim, susuzluğun fısıltılarını birlikte dinleyelim…
Verimsizlik ilk sinyali veriyor Kuraklık, tarlalardaki verimi doğrudan düşürüyor. Bitkiler su bulamadığında gelişemiyor, kök salamıyor. Bu da dönüm başına alınan ürün miktarını ciddi oranda azaltıyor.
Özellikle buğday, arpa, mısır gibi temel ürünlerde yaşanan bu düşüş, hem çiftçinin kazancını hem de ülkenin gıda güvenliğini tehdit ediyor.
Maliyetler arttıkça toprak susuyor Kuraklıkla birlikte sulama ihtiyacı artıyor. Ancak yer altı sularına ulaşmak, sondaj yaptırmak ya da sulama sistemlerini güçlendirmek her çiftçinin harcı değil.
Elektrik, mazot ve bakım maliyetleri derken, üretim neredeyse zararına yapılır hale geliyor. Sonuç mu? Bazı tarlalar bu yıl hiç ekilmiyor.
Küçük çiftçi ilk çekilen oluyor Büyük tarım işletmeleri alternatif çözümler ararken, küçük üreticiler için durum daha da zor. Çoğu zaman sigortası olmayan bu üreticiler, kuraklıkla birlikte tüm yılın emeğini kaybedebiliyor. Ürün alamayan çiftçi, bir sonraki sezona borçla giriyor ya da toprakla tamamen vedalaşıyor.
Hayvancılık da tehlike altında Bitkisel üretim kadar hayvancılık da kuraklıktan etkileniyor. Meralar kuruyor, yem fiyatları tavan yapıyor. Küçükbaş ve büyükbaş hayvancılıkla geçinen aileler için bu, hem ekonomik hem de manevi bir çöküşe neden olabiliyor. Ahırdaki hayvan sayısı azaldıkça, köydeki umut da eksiliyor.
İklim değişikliği artık bahane değil, gerçek Kuraklık artık sadece “bu yıl biraz yağmur az yağdı” diyerek geçiştirilecek bir durum değil. İklim değişikliği, Türkiye’nin birçok bölgesinde artık kalıcı kuraklık riskini beraberinde getiriyor. Mevsim kaymaları, yağış rejiminin bozulması ve sıcak hava dalgaları, tarım takvimini altüst ediyor.
Çözüm var mı? Umut nerede? Her şeye rağmen, tarımda kuraklığa dayanıklı tohumlar, damla sulama sistemleri, erken uyarı mekanizmaları gibi çözümler geliştirilmekte. Ancak bu çözümlerin tabana yayılması için daha çok eğitim, destek ve bilinçlendirme gerekiyor. Devletin ve sivil toplumun çiftçinin yanında durması, sadece bugünü değil, yarını da kurtaracak.
Toprak susarsa biz de susarız Toprak susuz kalırsa, sofralar da sessizleşir. Her damla yağmur, sadece tarlaya değil, geleceğimize de düşer. Kuraklıkla mücadele sadece çiftçinin değil, hepimizin meselesi. Bugün bir çiftçiyi anlamak, yarın aç kalmamayı garantilemektir.