Kültür Sanat

Anadolu’nun kapıları buradan açıldı: İkinci başkent Kayseri!

Selçuklu döneminde Kayseri’ye hem başkent hem de fetih üssü unvanı verildi. Ayrıca siyasetin yanı sıra ticaret, sanat ve kültürde de Anadolu’nun en parlak merkezlerinden biri oldu.

Abone Ol

Malazgirt Zaferi sonrası kurulan Anadolu Selçuklu Devleti’nde Sultan I. Alâeddin Keykubad, Kayseri’yi ikinci başkent ilan ederek “Dârü’l-Mülk” unvanı verdi. Şehir, aynı zamanda fetihlerin merkezi anlamına gelen “Dârü’l-Feth” olarak da anıldı. Selçuklu döneminde Kayseri, siyasetin yanı sıra ticaret, sanat ve kültürde de Anadolu’nun en parlak merkezlerinden biri oldu. Detaylar haberin devamında.

Malazgirt Zaferi ile Anadolu’da yeni bir dönem
1071 Malazgirt Zaferi, Türk milletinin Anadolu’daki kaderini değiştirdi. Büyük Selçuklu Sultanı Alparslan’ın bu büyük zaferi, hem askeri hem de siyasi anlamda Türklerin Anadolu’da kalıcı olmasını sağladı. Zaferin ardından Anadolu’da kurulan Türkiye Selçuklu Devleti, devlet düzeni, adalet anlayışı ve mimarisiyle bir medeniyet inşa etti.

Sultan I. Alâeddin Keykubad’ın ‘Uluğ’ unvanı
Anadolu Selçuklu Devleti’nin en parlak hükümdarlarından biri olan Sultan I. Alâeddin Keykubad, fetihlerdeki başarıları, halkın refahını önceleyen politikaları ve imar faaliyetleriyle tanındı. Türk devlet geleneğinde “Devlet Baba” anlayışını sürdüren Keykubad, hem Anadolu insanının gönlünde hem de dünya tarihinde saygın bir yer edindi. Bu sebeple “Uluğ” yani “Büyük” unvanıyla anıldı.

Kayseri’nin ikinci başkent oluşu
Selçuklu Devleti’nin idari merkezi Konya, “Dârü’l-Mülk” unvanıyla anılırken, Sultan Keykubad döneminde Kayseri, ikinci başkent konumuna yükseldi. Yaz aylarında Kayseri’de ikamet eden sultan, önemli seferlerine buradan çıktı. Bu nedenle şehir hem “Dârü’l-Mülk” hem de fetihlerin merkezi anlamına gelen “Dârü’l-Feth” unvanlarını kazandı.

Ticaret ve kültür merkezi
Kayseri, Selçuklu döneminde yalnızca siyasi bir merkez değil, aynı zamanda Anadolu’nun en önemli ticaret ve kültür merkezlerinden biri oldu. İpek Yolu’nun önemli duraklarından biri olan şehir, kervansaraylar, hanlar ve ticaret yapılarıyla dönemin uluslararası ticaret ağına entegre oldu. Sultan Hanı, Karatay Hanı gibi yapılar, şehrin ticari canlılığının simgeleri olarak günümüze ulaştı.

Mimari ve eğitimde altın çağ
Hunat Hatun Külliyesi, Gevher Nesibe Medresesi, Sahabiye Medresesi gibi yapılar, dönemin sanat ve eğitim anlayışını yansıtan eserler olarak inşa edildi. Bu yapılar, Kayseri’yi Selçuklu bilim ve kültür hayatının merkezlerinden biri haline getirdi.

Stratejik ve askeri önem
Kayseri, coğrafi konumu sayesinde hem doğu-batı hem de kuzey-güney ticaret yollarının kesişiminde bulunuyordu. Bu stratejik konum, şehri askeri seferler için bir üs haline getirdi. Şehrin surları, kaleleri ve savunma sistemleri, dönemin mimarlık ve mühendislik başarısını ortaya koydu.

Kalıcı miras
Bugün Kayseri’nin tarihi dokusunda Selçuklu döneminden kalan eserler, şehrin geçmişteki siyasi, askeri ve kültürel önemini gözler önüne seriyor. Sultan I. Alâeddin Keykubad’ın yönetiminde kazandığı “Dârü’l-Mülk” ve “Dârü’l-Feth” unvanları, Kayseri’nin Türk-İslam medeniyetindeki yerini ölümsüzleştiriyor.