Keskin, “Ordunun kapısına gelip iş makineleri falan koymak hakarettir. Bu Türk ordusuna, Türk halkına yapılmış bir hakarettir. Esefle kınıyorum” diye konuştu.
İŞTE CHP’DE O GECE YAŞANANLAR VE İL BAŞKANI FEYZULLAH KESKİN’DEN DARBE AÇIKLAMASI…
O gece, 15 Temmuz gecesi Cumhuriyet Halk Partisi içerisinde neler yaşandı?
Şimdi şöyle söyleyeyim. Görevimiz icabı da siyaseten de gündemi sıcak takip etmeye çalışıyoruz. Böyle olunca da sadece ben değil ekibimdeki arkadaşlarla birlikte görevi yaparken biz basını takip etmeyi yapıyoruz. O anda misafirlerimde vardı. Haberleri seyretmiyordum. Telefon geldi ekipteki arkadaşlarımızdan. ‘Başkanım İstanbul’da Anadolu’dan Avrupa’ya geçiş bölümünde asker yolu kapattı’ dedi. Şimdi bana tek yönlü söylendiği zamanda Anadolu’dan Avrupa’ya denince aklıma direk şey geldi bomba falan geldi.
“ANKARA’DA UÇUŞLAR YOĞUNLAŞMAYA BAŞLADI”
Aslında en başta herkes öyle zannetti.
Aradan 3-4 dakika geçmedi. Ankara’dan telefon geldi. ‘Başkanım bilginiz var mı? Jetler alçak uçuş yapıyor.’ denince ben bilgi alma amaçlı birkaç yeri aradım. Tecrübeli kişileri aradım, ‘böyle bir durum varmış yorumun ne olur’ dedim. Üç beş dakika sonra tekrar bir dönüş yaptığımda ‘her şeye hazırlıklı olun bir bomba tehlikesine benzemiyor bu gidişat’ dedi. Çünkü artık Ankara’da da uçuşlar yoğunlaşmaya başladı. Asker falan girdi, tek taraflı bomba ihbarı yok emniyette falan. Darbe izlenimi hissettim, hissiyattır belki.
“ ’KORGENERAL’İ ZORLA EVİNDEN GÖTÜRMÜŞLER’ DEDİ”
Süreç ilerledi telefon trafiği yoğunlaştı. Bilgiler gelmeye başladı. Oğlum Ankara’daydı. O bölgedeydi. Oğlum kendini sıkıntıya sokmadan bir bak dedim. 'Baba durum çok kötü' dedi. Aradan bir süre geçti. Oğlum aradı 'Baba arkadaşımın babası Korgeneral’i zorla evinden götürmüşler' dedi. O zaman dedim ki tamam darbe. Askerin içinde bir çatışma. Sonra zaten açıklamalar gelmeye başladı. Başbakan’ın yapmış olduğu açıklamalar Fethullah terör örgütünün kalkışması falan gibisinden. Artık ortaya çıktı. Sonra telefon trafiklerimiz, Ankara’yla görüşmelerimiz yoğunlaştı. Tabi ben de Cumhuriyet Halk Partisi’nin temsilcisiyim, il başkanıyım. Hemen çıktım partiye geldim. Arkadaşlarımızı aradık. Meydana uğradım. Meydanda kalabalıklar toplanmaya başlamıştı. Meydanda biraz gezdik arkadaşlarımızla. Herhangi sağduyulu bir şeye gerek yok çünkü herkes bir kargaşanın olacağını bilmiyor, bir kaos içinde provokatörlerin çıkıp farklı boyutlara çekebilirler. Çünkü istedikleri buydu. Meydandan sonra partiye geldik.
“GENEL MERKEZİMİZ İLE DİYALOG HALİNDEYDİK”
Yönetici arkadaşlarımızı çağırdık burada takip ettik. Genel merkezimle diyalog halindeydik. Burada ilçe örgütlerimizle haberleştik. İlçe başkanlarımız birkaç tanesi, partiden ulaştıklarımız gece açtılar partilerini. Orada bekledik. Burada durum değerlendirmesi yaptık. Geç saatlere kadar partideydik. Daha sonra arkadaşlarda artık, herkesin ailesi var merak ediyorlar geç çıkıp geldiler. Arkadaşlarımızı gönderdik. Ben de gittim. Gecenin saat 3’ü falan işte ayrıldık gittik. Sabaha kadar o gün, bütün gün takip ettik. Artık ortaya çıkmaya başladı. Bir cemaatin kalkışması ortaya çıkıyor. Ama sevindirici olan şu evet bir topluluk içerisinde üç beş kişi, yüz kişi kötü olabilir.
“BUGÜN TÜRKİYE ÇOK FARKLI YERE GİDEBİLİRDİ”
Art niyetli olabilir. Bunlar böylelikle ordunun geri kalan kısmının buna destek vermemesi demokrasinin yanında kalması sevindiriciydi. Düşünebiliyor musun şu an gözaltına alınan generallere orgeneral, korgenerallerin dörtte biri sokağa çıksalardı bugün Türkiye çok daha farklı yere giderdi. Ama çıkmadı. Gerekçesini bilmiyorum o veya bu gerekçe. Bir sürü senaryolar oluşturuluyor işte pazarlıklar yapıldı şöyle böyle yapıldı gibi buna benzer bir sürü şeyler konuşuluyor. Bunlar senaryodur. Ama duyarlı Türk Ordusu ki kafasına silah dayanan Genelkurmay Başkanı dahil olmak üzere bu işin içinde olmadılar. Cemaatle sınırlı kaldı. O da bertaraf edildi. Zaten ilk andan itibaren bu darbenin genel başkanımız uçaktan inerken bilgi alıyor telefonlar kapalı.
“KİMDEN GELİRSE GELSİN DARBEYE KARŞIYIZ”
İlk andan itibaren darbeye karşı olduğumuzu genel başkanımız açıkladı. Kimden gelirse gelsin. Türkiye darbelerden çok çekti. Artık hiçbir gerekçeyle darbe yapılması askerin el koyması olamaz. Genel başkanımızla ilk andan itibaren ifade etti. Çünkü darbelerden en büyük sıkıntıyı Cumhuriyet Halk Partisi çeker. Bakın bütün darbelere bakın. Daima sosyal demokratlar, solcular, Cumhuriyet Halk Partisi duyarlı olanlar sıkıntı çekmiştir. O yüzden biz ilkesel olarak da demokrasiye inanan bir parti olarak da darbenin her türlüsüne kimden gelirse gelsin karşısında olduğumuzu ifade ediyoruz. Mücadelemizi de ona göre yapıyoruz. Genel başkanımızın o duyarlı tavrı çok etkili oldu. Yani sadece Cumhuriyet Halk Partisi içinde değil, kendini farklı siyasi partilerde vücut bulan ve kendilerine karşı bu eylemin yapıldığına inanan insanlar da Cumhuriyet Halk Partisi’nin bu işin karşısında olduğunu onlara bir güç verdiğini inanıyorum.
“BAŞKANLIK OLSAYDI, TÜRKİYE’DE İÇ SAVAŞ VARDI”
O sokakların bence bu kadar öz güvenle çıkmalarının bir gerekçesi de Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı’nın yapmış olduğu açıklamaydı. Sağduyu çağrısı, darbenin karşısında olduğunun belirtilmesi ve birlikte oldu. Ve ben iddia ediyorum parlamenter sistem olmasaydı 15 Temmuz’da başkanlık sistemi olsaydı Türkiye’de bir iç savaş vardı bugün. Çok net söylüyorum. Çünkü insanlar kutuplaşacaktı. Kutuplaştığında ortası yoktu bu işin. Çünkü öyle kırılma anları olur ki bunun yanındasın karşısındasın yoktur. Başkanlık sistemi artık A kişisi B kişisi arasında olan bir şey. İkiye ayrılmış bir durum. Ama parlamenter sisteme bakın, o gün TBMM çok güzel bir örnek verdi. Dört siyasi parti ki birbirleriyle sürekli kavga eden yan yana gelmeyen yemekte bile neredeyse birbirlerine selam vermeyen ama demokrasiye yapılan bir tepki olduğu andan itibaren dört siyasi parti de ortak açıklama yaptı.
“PARLEMENTER SİSTEMİN VE SAĞDUYULU HALKIN ZAFERİ”
İşte demek ki parlamenter sisteminin önemi burada ortaya çıkıyor. Ama başkanlık sistemi olsaydı kimi yan yana getirecektiniz? Kimseyi yan yana getiremezdiniz. O yüzden parlamenter sistemin bence sağduyulu halkın bir zaferidir bu. Bunun kıymetini iyi bilmek lazım. Bunu iyi okumak lazım. Tabi o süre geçtikten sonra artık bertaraf edildi. Şimdi bize düşen sağduyulu ve birlik beraberlik içinde hareket etme zorunluluğudur. Eğer iş provokatörlere kalırsa farklı boyutlara çıkarsa tehlike devam ediyordur. Bu sefer farklı bir tehlike bölünme tehlikesi, parçalanma, iç savaş, kavga. Çünkü insanlar o kadar gergin ki. Bakın yüzlerce araçları sokaklarımızda. Evet demokrasimize sahip çıkacağız meydanları boş bırakmayacağız.
“CADI AVINA BENZETİLİR GİBİ”
Artık tehlikeli bir boyuta gidiyor. Yani bunu makamların, mülki amirlerin, yöneticilerin, aklıselim sağduyulu kim varsa siyasi parti başkanı başta olmak üzere mutlaka ve mutlaka sağduyu çağrısı yapmak zorunda. Eğer Allah korusun herhangi bir olumsuz bir şey olsun ortalık birbirine girer. Çünkü insanlar çok tedirgin ve işin kötüsü de şu bu olaylardan sonra insan, cadı avına benzetilir. Cadı avına çıkar gibi insan avına çıkar da bizden olan bizden olmayan gibi bir ayrıma gidilirse o zaman ülke başka bir darbeyle, sivil darbeyle karşı karşıya kalır. Evet, suçu olanların suçları tespit edilecek. Cezaları neyse o gün ki yasa koşullarında cezaları verilecek. Demokrasiye kim olursa olsun, böyle art niyetli yaklaşan insanlara verilebilecek en büyük ceza neyse verilsin. Ama o iş adalet içinde, hukuk içinde ve sağduyuyla yapılmak zorundadır. Siz eğer kendiniz ceza vermeye kalkarsanız, o zaman ülkede yeni bir kaos başlar. İşte bakın erleri düşünün. Askerliğinizi yapıyorsunuz, komutan ere bir emir verecekte er onu uygulamayacak. İmkanı var mı ya! Adam ne olduğunu bilmez soramaz. Komutan git köprüyü kapat dediğinde er komutanım neden kapatıyoruz diye sorabilir mi ya! Hatta çok ilginç bir video var. Köprünün oradaki asker vatandaş diyor ki ‘darbe yapılıyor’ diyor. Asker kızıyor ‘ne darbesinden bahsediyorsunuz’ diyor. Burada ‘bomba ihbarı var yaklaşmayın’ diyor. Asker darbeyi bilmez. Rütbelinin verdiği emri uygulamak zorundadır. Ve bir tanesi işte televizyonlara da çıktı. Terhisine 4 gün var. Git demiş gidiyor nasıl gitmesin?
“BİZ BARBAR BİR ÜLKE MİYİZ?”
Onu serbest bırakmışlar sanırım.
Ama işte onun gibi yüzlercesi var. Belki de öldürülenlerin içerisinde onun gibi suçsuz olan erler var. Kafası kesilmesi ne demek ya! Biz Ortadoğu ülkesi miyiz? Biz barbar bir ülke miyiz? Peygamber ocağı denen askerin içinden art niyeti olanları ayırırsın. Paşasıydı, yüzbaşısıydı, albayıydı ayırırsın rütbesine bakmadan. Ama hiçbir suçu günahı olmayan askerin kafasını kesmek ne demek ya!
Yargılanacak mıdır onlar?
Yargılanmak zorundadır. Ne demek ya! Siz katilleri, siz kafa kesicileri nasıl yargılamazsınıZ? Başbakan bunun güvencesini verdi Genel Başkanımıza. Dünkü ortak basın açıklamasında ifade etti. Böyle bir şey olamaz. Tutup başında resim çektirmek ne demek bunlar ya. Bunlar nasıl insanlık. Nasıl ki o darbecilerin yapmış olduğu rezaletse vahşetse aynı şekilde o askerin suçsuz askerin emir kulu olan 20 yaşındaki çocuğun kafasını kesmek, öldürmek, başında resim çektirmek aynı vahşettir. İkisi de katildir benim gözümde
Peki, şimdi buradan yola çıkacak olursak ordunun saygınlığını yitirdiği, itibarsızlaştırıldığı gibi bir algı oluştu. Yurt dışında, diğer ülkelerde de bir algı oluştu. Bunu tekrar nasıl kazanabiliriz?
Şu anda ülkedeki yetkili kurumlardaki insanlara çok büyük görevler düşüyor. Yani bugün diyelim ki başbakan çıksa bir açıklama yapsa ortalık birbirine girer. Farklı bir açıklama yapsın herkes kol kola girer. O yüzden onları çok önemli. Kayseri’de de bununla ilgili bir çalışma yapacağım. Yerel anlamda da Vali, Belediye Başkanı, Emniyet Müdür’ü başta olmak üzere yapacakları davranış ve açıklamalar ya gerginliğe neden olacak ya da yaptıkları farklı bir açıklamayla gerginliğin bitmesine neden olacak. O yüzden hem vebal var üzerlerinde yetki var kendilerinde hem de insanlığın yükümlüğü ve sorumluluğu var üzerlerinden. O yüzden ben inanıyorum ki Kayseri’de valimiz olsun, belediye başkanımız olsun, emniyet müdürü, garnizon komutanı gibi kişiler sağduyulu davranacaktır.
“İNSANLAR O KORKUYU BİTİRECEK”
Tanıdığım insanlardır. Kayseri’de böyle bir şeye müsaade etmeyeceklerine inanıyorum. Ama bir an önce artık bir çözüme kavuşması lazım. Herkes de korku oluşmaya başladı. Korku o kadar tehlikeli bir şeydir ki yapmayacağın şeyleri yaptırır insana. O yüzden insanlar o korkuyu bitirecek. Sakinleştirecek, güvende olduğunu hissettirecek davranışları görmek istiyoruz.
“ŞEHİT OLDUĞUNDA YASA BÜRÜNÜLÜR”
Siz Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu demokrasi nöbetlerine katılıyor musunuz?
Üyelerimizden katılan bir sürü insanımız var. Ama biz korna çalma arabaya binme… Bir kere o Türk geleneğinde yoktur. 200- 300 tane şehidin var, sen kornalara basıyorsun naralar atıyorsun, müzikler açıyorsun böyle bir şey olabilir mi? Bizim kültürümüzde şehit olduğunda insanlarımız yasa bürünürler. Evet demokrasi nöbeti tutulur. Zaten Türk halkı da gösterdi tepkisini. Ama ondan sonrası farklı bir durumdur.
“BU ORDU BİZİM ORDUMUZ”
Peki, tehlikenin geçtiği, artık hiçbir problemin kalmadığı ve her şeyin kontrol altında olduğu söyleniyor. O zaman demokrasi nöbeti neden tutulmaya devam ediyor?
O zamanda tutulması taraftarı olan insana sormanız lazım. Onları ona soracaksınız. Bu sorunun muhatabı ben değilim. Ve askerin itibarsızlaştırılması evet itibarsızlaştırıldı. Örneğin dün Ankara’ya gittik ve Mamak’tan geçtik. Askeri kışlaların önünde bütün iş makineleri, çöp arabaları, eski otobüsler doldurulmuş. Düşünebiliyor musunuz, kendi ordumuzun giriş kapısına sanki onların hepsi darbeciymiş gibi. Küçük bir grup yapıyor, darbeciymiş gibi insanlara hakaret etmeye hiç kimsenin hakkı yok.
“ORDUNUN KAPISINA İŞ MAKİNESİ KOYMAK HAKARET”
Bu ordu bizim ordumuz. Bu ordu bugün terör örgütleriyle savaşıp şehit olurken nasıl şehitlik mertebesine ulaştığında arkasından yas tutuyorsak, nasıl orayı terör örgütünden aldığında seviniyorsak bu ordu yapmıştır. Şimdi de bu ordunun kapısına gelip iş makineleri falan koymak hakarettir. Bu Türk ordusuna, Türk halkına yapılmış bir hakarettir. Esefle kınıyorum.
Teşekkür ederim.