Kayserispor ile Bodrumspor arasında oynanan karşılaşma öncesinde yaşanan pankart krizi, yalnızca futbol sahasına değil, şehrin siyasetinden bürokrasisine kadar geniş bir yelpazeye sirayet eden bir tartışmayı da beraberinde getirdi. Bu krizi anlamak için meseleye sadece sportif bir perspektiften değil, sosyopolitik boyutlarıyla birlikte bakmak gerekir.

Direnişin Adı: Kayserispor

Sezona ligin düşme adaylarından biri olarak başlayan Kayserispor, sezonun son düzlüğünde ortaya koyduğu performansla takdire şayan bir direniş göstermiş ve ligde kalmayı başarmıştır. Ancak sportif başarıya rağmen kulübün mali yükü hâlâ ciddi bir sorun olarak ortadadır. Döviz bazlı borçlanmalar, banka kredileri ve geçmişte yapılan hatalı transfer politikaları, kulübün ekonomik sürdürülebilirliğini zorlaştırmaya devam etmektedir. Bu borçlar yalnızca mevcut yönetimin değil; Recep Mamur, Erol Bedir, Berna Gözbaşı ve Ali Çamlı dönemlerinin ortak mirasıdır.

Kayserispor Şehrin Ortak Değeridir

Kayserispor, herhangi bir siyasi figürün, şirketin ya da şahsın değil; tüm Kayseri halkının malıdır. Bu bakımdan yerel yöneticiler, milletvekilleri ve kanaat önderleri, kulübün ayakta kalması için sorumluluk taşımaktadır. Zira futbol, sadece bir spor değil, toplumu bir arada tutan en güçlü bağlardan biridir. Her siyasi görüşten, her inançtan insan aynı tribünde aynı coşkuyu paylaşırken, bu ortak paydanın siyasi rekabetin bir aracı haline getirilmesi, faydadan çok zarar getirir.

Bu nedenle kulübün Süper Lig'de kalma başarısı yalnızca sportif bir başarı değil; aynı zamanda toplumsal birlik açısından da önemlidir. Bu mücadelede rol alan kişilerden biri de MHP Kayseri Milletvekili Sayın Baki Ersoy’dur. Kamuoyunun da yakından takip ettiği üzere, Ersoy’un kulübün hem maddi hem manevi sorunlarıyla yakından ilgilendiği bilinmektedir.

Pankart Krizi: İletişim Kazası mı, Bilinçli Hamle mi?

Kayseri’de gündemi sarsan “pankart krizi”, Bodrumspor karşılaşması öncesinde RHG Ener Türk Enerji Stadyumu’na asılan dev pankartla başladı. İddialara göre pankart, Mehmet Saçmacı tarafından hazırlanmış, Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Hüseyin Beyhan’ın bilgisi dahilinde organize edilmişti. Üzerinde Belediye Başkanı Memduh Büyükkılıç’ın büyük bir fotoğrafı ve “Büyük Başkan” unvanıyla birlikte “Bir Başkadır Benim Memleketim” ifadesi yer alan pankart, ne Kayserispor yönetiminin ne de taraftar gruplarının bilgisi dâhilinde stadyuma asılmıştı.

Taraftarın tepki vereceği duyulması üzerine Başkan Büyükkılıç’ın pankarttan haberi olmadığını açıklayıp kaldırılmasını istemesi, yeni soru işaretlerini doğurdu. Bu gelişme, kamuoyunda sürecin ya kontrolsüz bir şekilde ilerlediği ya da kamuoyu baskısıyla geri adım atıldığı yönünde farklı yorumlara neden oldu.

Memduh Büyükkılıç'ın yerinde olsaydım. Bahse konu afişin 2 katı büyüğünü yaptırır, içerisine gerçekten emeği geçen herkesin fotoğrafını koyar, onure ederdim. Bir başka pankarta da, hem taraftara, hemde sponsorlara teşekkür mesajı yazdırır bu insanları da onure ederdim.

Basına Müdahale İddiaları: Ciddi Bir Tehlike

Kriz derinleşirken, Belediye Basın Müdürü’nün bazı medya organlarına haber yapılması yönünde telkinlerde bulunduğu iddiaları kamuoyuna yansıdı. Eğer bu iddialar doğruysa, bu durum basın özgürlüğü açısından son derece kaygı vericidir. Basın; yönlendirilmesi gereken değil, denetleme görevi olan bağımsız bir güçtür.

MHP Milletvekili Baki Ersoy’un Duruşu

Kamuoyunun yakından tanıdığı isimlerden biri olan MHP Kayseri Milletvekili Baki Ersoy, uzun süredir Kayserispor’un ekonomik ve yapısal sorunlarıyla yakından ilgilenmektedir. Ersoy’un sosyal medya paylaşımında, isim vermeden yaptığı “Vefalı davranan dostlarımız bilir ki biz bize yardım edeni asla yarı yolda bırakmayız…” açıklaması, kulislerde Belediye Başkanı Büyükkılıç’a yönelik bir sitem olarak yorumlanmıştır.

Savcılık Ziyareti: Soru İşaretleriyle Dolu

Olayın yankıları sürerken, Cumhuriyet Başsavcısı Habib Korkmaz ve Spordan Sorumlu Başsavcı Vekili Tuncay Bey’in Büyükşehir Belediyesi’ni ziyaret ettikleri yönündeki haberler kamuoyunda konuşulmaya başlanmış, bu ziyaretin pankart krizi olayının yargı boyutuyla bir ilgisi olup olmadığı sorusunu gündeme getirmişti. Ancak Başsavcı vekili Tuncay beyin herhangi bir ziyarete katılmadığı, ziyarete sadece Cumhuriyet Başsavcısı Habib Korkmaz'ın katıldığı ve ziyaretinin nedeni kısa sürede ortaya çıktı.

Başsavcı Habip Korkmaz'ın ziyaretin amacının, protokol üyelerini Perşembe akşamı saat 20.00’de Kadir Has Kongre Merkezi’nde sahne alacak olan ritim topluluğunun konserine davet etmek olduğu öğrenildi. Aynı gün içerisinde Başsavcının Kayseri Valisi Gökmen Çiçek’i de ziyaret ettiği de belirtildi.

Taraftar: Göz Ardı Edilemeyecek Bir Güç

Bu krizin belki de en önemli ama en az konuşulan yönü taraftar tepkisidir. Zira Kayserispor taraftarı, sadece tezahürat yapan değil; kamuoyu oluşturan, yönetime yön veren güçlü bir sosyal aktördür. Taraftarı yok saymak, sadece iletişim hatası değil, stratejik bir zaafiyettir. Dolayısıyla taraftarla sağlıklı iletişim kurmak, onları sürecin dışında bırakmamak gerekir.

Birlik, İletişim, Şeffaflık ve sükûnet zamanı

Sonuç olarak, şehirde yaşanan bu gerginlik ortamının bir an önce son bulması ve ilgili tüm aktörlerin sağduyu ile hareket etmesi elzemdir. Kayserispor'un geleceği, şehrin siyasi ve bürokratik figürlerinin uzlaşmacı tutumlarına bağlıdır. Bu süreçte belki de kamuoyunun moralini yükseltecek bir kültürel etkinlik – örneğin Sayın Başkan Nurettin Açıkalın’ın organize edebileceği bir Zara konseri – şehirdeki atmosferi yumuşatabilir.

Kayserispor’un yalnızca bir futbol kulübü değil, bu şehrin ortak değeri olduğunu unutmadan; siyaseti değil, birlikteliği önceliklendirmek gerekir.

Toplumsal ortak değerlerimizde buluşmak dileğiyle…