Ben bugüne kadar ne duygumu ne de düşüncelerimi gizledim. Duruşum dimdik, Devletçi Milliyetçi bir insanım. Bir gazeteci olarak FETÖ yapılanmasına karşı verdiğim mücadele ve duruşum tüm Türkiye tarafından bilinmektedir. Ne yazık ki, bu sapkın yapıya karşı duruşum nedeniyle haksız yere şahsım da cezaevi süreçleri yaşamıştır ve bu süreçte parmaklıklar ardındaki rezilliklere yakından tanık oldum.

Suçun nev’i ne olursa olsun, bu süreç, Türkiye’nin en temel meselesi olan ceza infaz sistemi ve insan hakları sınavının çarpıcı bir örneğidir. Amacım, parmaklıklar ardında yaşanan ve vicdanlarımızı kanatan büyük bir insanlık ayıbını gözler önüne sermektir. Tartışmamız gereken, suçun kendisi değil, suçlunun dahi insanca yaşama hakkıdır.

Aşırı Kalabalık ve İnsani Kriz: Sistemin Çöküşü

Ceza infaz kurumlarımız, ne yazık ki birer rehabilite merkezi olmaktan çıkmış, toplu cezalandırma alanlarına dönüşmüştür.

· Yaşam Mücadelesi: 500 kişilik kapasiteli cezaevlerinde 1500-2000 mahkûm barınıyor. Sekiz kişilik koğuşlarda 14 ila 20 mahkûmun kalması, en temel insan hakkı ihlalidir. Mahkûmlar ya soğuk zeminlerde yatıyor ya da yatakları nöbetleşe kullanmak zorunda kalıyor.

· Hijyen ve Sağlık Dramı: Günde birkaç saat verilen sıcak suyla mahkûmların hijyeni sağlaması bekleniyor. Banyo yapmak adeta bir lüks haline gelmiş durumda. Daha da kötüsü, hastalanan mahkûmlar Allah’a emanet. Uzayan yemek sıraları ve tıbbi hizmetlere erişimdeki zorluklar, içerideki yaşamı bir hayatta kalma savaşına çeviriyor.

· Kötü Muamele: İnfaz memurlarının kötü muameleleri ve cezaevi yönetimlerinin çaresizliği, sistemdeki çürümeyi gösteriyor. Adalet Bakanı, bırakın cezaevindeki sıkıntıları, inanın evindeki sıkıntılardan bile haberdar değil. Bugüne kadar adalet düzenine, kanuna hukuka en uzak bakanlardan birisidir.

Dağıtılan Aileler ve İnfaz Sisteminin İnsafsızlığı: "Paket" Rezaleti

İnfaz sistemimizin en büyük yarası, mahkumların ailelerini de cezalandırmasıdır. Anayasal bir hak olmasına rağmen, cezaevlerinde güya var olan aile birleştirmesi yöntemi tamamen göstermeliktir; sunulan dilekçelerin %90’ı reddedilmektedir.

Kişisel Tanık Olduğum Aile Dramları

Kaldığım Yozgat Açık Ceza İnfaz Kurumu’nda bizzat şahit oldum:

1. Paket Yöntemi: Mahkûmlara bir gece yarısı ya da sabah vakti, “eşyalarını topla gidiyorsun” denilerek uygulanan “paket” yöntemiyle, evi ve ailesi İstanbul’da olan mahkûm, bir anda kendisini Yozgat’ta, Diyarbakır’da buluyor.

2. Baba-Oğul Vakası: Kavga esnasında bir şahsı yaralayan baba ve oğul ayrı cezaevlerindeydi. Baba İstanbul’dan Yozgat’a getirilmiş, oğlu ise Konya’ya gönderilmişti. Herhangi bir geliri olmayan anne, kucağındaki küçük çocuğuyla bir gün eşini Yozgat’a ziyarete geliyor, başka bir gün oğlunu görmek için Konya’ya gidiyordu. Bir simitle gününü tamamlayan bu kadının mağduriyeti, infaz sistemimizin insafsızlığını özetler.

3. Terör Suçlusu Örneği: Yine Yozgat cezaevinde, 27 yıl yatıp açık cezaevine çıkan bir PKK’lı mahkûmla tanışmıştım. Onun ailesi de Erzurum’dan ziyarete gidip geliyordu. Suçun nev’i ne olursa olsun, insanlık onuru ve ailenin mağduriyeti aynıdır.

Boydak kardeşler de bu bahsettiğim durumda. Aynı aileden birden fazla kişinin farklı şehirlerde, ayrı cezaevlerinde tutulması, dışarıdaki aile bireylerini çileli bir yolculuğa mahkûm ediyor ve suçlu olmayan aile fertlerini ağır bir mağduriyetle cezalandırıyor.

Devletin Vicdani Sorumluluğu: Adalet Terazisi Eşit Tartmalıdır

Boydak ailesi mensupları, Kayseri ve Türkiye için birçok iyi iş yapmalarına rağmen, akıllarını ne yazık ki sapkın bir hoca kılıklı ajana (FETÖ lideri) teslim etmiş ve bunun cezasını çekmektedirler. Bu kişilerin işlediği suçun ciddiyeti ve terör örgütü üyeliği/yöneticiliğinin vahameti tartışmasızdır.

Ancak, Devlet dediğin kurum, suçun nev’i ne olursa olsun (ister adli, ister terör suçu), yaşamın her alanında (hastane, cezaevi vb.) vatandaşın insanca yaşam hakkını sağlamakla yükümlüdür.

· Büyük Devlet Olmak: Benim devletim, benim milletim, savaşta dahi düşmanına merhamet edendir. Kanunlar, kişisel hırs ve öfkeyle değil, Adalet terazisinin herkesi eşit tartmasıyla işletilmelidir. İşte o zaman devlet büyük devlet olur.

· Rehabilitasyon Şart: Cezaevlerinin temel amacı, suçluyu topluma kazandırmak ve rehabilite merkezleri haline dönüştürmektir. Yanlış politikalarla, mahkûmları ve onların ailelerini devlete düşman etmek, en büyük hatadır. Devlet, şefkatini göstermeli ve mahkûmiyetin intikam değil, ıslah süreci olduğunu kanıtlamalıdır.

Yukarıda anlattığım örneklerde olduğu gibi, benzeri durumda olan, aile birliğinin dağılmış olduğu tüm mahkûmların, insani bir düzenlemeyle aynı cezaevine alınmaları, devletimizin vicdani görevidir. Dışarıdaki aile yakınlarının yaşadığı mağduriyet derhal sona erdirilmelidir.

Bir an önce, insan yaşamına ve insan haklarına uygun, Türkiye’nin infaz sistemini tamamen revize edecek köklü bir infaz düzenlemesi acilen hayata geçirilmelidir. Bu, sadece bir yasal düzenleme değil, aynı zamanda hukuk devletine olan inancımızın ve vicdanlarımızın kurtuluşu olacaktır.