Kayseri’nin sanayi hafızası, on yılların emeği ve yüzlerce küçük ortağın umudu olan Kayseri Tekstil, gözlerimizin önünde parça parça yok ediliyor. Şehrin kıymetli iş insanı Sema Cıngıllıoğlu tarafından yürütülen bu tasfiye süreci, sadece ticari bir işlem olmanın ötesinde, hem vicdani hem de mali açıdan büyük soru işaretlerini beraberinde getiriyor.
Sosyal medya paylaşımlarımla bu acı tabloya dikkat çekmeye çalıştım ve bir söyledik bin ah işittik misali, yüzlerce mağdur arayarak Kayseri Tekstil hikâyesinde nasıl dolandırıldıklarını anlattılar. Bu yaşananlar, meselenin sadece bir mülk satışı değil, toplumsal bir vebal olduğunu kanıtlıyor.
Küçük ortakların gözyaşları dökerken parçalama stratejisi devrede
Kayseri Tekstil’in ilk kuruluşu, bu şehrin dört bir yanından gelen 400 ortağın alın teriyle atılan temellere dayanıyordu. Halkın parası, “yetim hakkı” hassasiyetiyle kurulmuş bu devasa sanayi mirası, bugün “böl-parçala-sat” stratejisiyle eriyip gidiyor.
600 dönümlük arazinin 400 dönümünün daha önce Kayseri'de bir şirkete satılmasıyla başlayan süreç,
Son olarak petrol istasyonu arazisinin Narin Süt’ün sahibi İhsan Narin’e satılmasıyla devam etti. Tabi şunu belirtelim İhsan Narin'in bu konuda bir sorumluluğu yok parası verdi aldı.
Bizler bu gidişata sadece sitem etmekle yetinirken, asıl can yakıcı soru ortada: Sema Hanım bu büyük devri tamamlarken, o küçük hisse sahiplerinin vebali ne olacak? Onların hakları adilce verilecek mi, yoksa koskoca bir devin enkazında binlerce kişinin emeği de mi kaybolacak?
Vergi adaletsizliği ve 'yasal kılıflı' soygun
İşin bir diğer manidar boyutu ise mali ve hukuki kısımlar. Vergi daireleri, kendi çarkını zor döndüren üç kuruşluk esnafın tepesine çökerken, bu devasa mülk satışlarından elde edilen yüz milyonlarca dolarlık gelirden kamu kasasına ne kadar vergi girdi?
Şehir kulislerinde konuşulan ve vicdanları yaralayan iddia şu: Bu satışlar doğrudan mülk satışı gibi değil, “şirket devri” gibi gösteriliyor. Bu yöntem sayesinde, satıştan doğan yüksek orandaki vergi ve stopaj yükümlülüklerinden kaçınılıyor.
Sonuç açıktır: Halkın parasıyla kurulan devasa bir sanayi mirası, bir avuç insanın kasasına vergisiz bir servet olarak aktarılıyor. Bu, sadece bir vergi kaçağı değil, “yasal kılıflı” zenginlerin devlet soygunudur!
Kârda olan tek taraf: Kocasinan Belediyesi
Tüm bu yok oluş sürecinde “dört ayak üstüne düşen” tek bir taraf var: Kocasinan Belediyesi ve Başkanı Ahmet Çolakbayraktar. Satışı yapılan petrol istasyonu arazisinden belediye kasasına devasa harçlar girecek. Şehrin en büyük değeri yok olurken, birilerinin kasasının dolması ve “yaşaması” gerçekten manidar bir ironidir.
Kayseri Tekstil'in hikâyesi, bir şehrin sadece sanayi mirasını değil, aynı zamanda ahlaki, vicdani ve vergi adaleti sınavını da kaybettiğinin acı bir belgesidir. Bu vebalin hesabı er ya da geç sorulmalıdır.
 
             
             
             
             
             
             
             
                     
         
         
         
         
         
         
                     
                     
                     
                     
                     
                     
                     
                     
                     
                     
                     
                     
                     
                     
                     
                     
                     
                     
                     
                     
                     
                     
                     
                     
                    