Gazetecilik, benim için ne şöhret ne de kişisel tatmin aracıdır. Bu meslek, bir iddia makamı olmak yerine, tamamen güvenilirlik ve korkusuzluk üzerine inşa edilmiş bir sorumluluk alanıdır.

Ben müneccim değilim; ben, eline ulaşan her bilgiyi titizlikle araştıran, doğrulayan ve teyit eden bir gazeteciyim. Bilgi ya da belge masama ulaştığında, bundan sonrası sadece bir prosedürdür: Muhatabı kim olursa olsun yazarım.

Benim eylemlerim, şahsi bir husumet ya da öfkenin sonucu değildir. Tam aksine, bu, mesleğimin gerektirdiği etik ve hukuki zorunluluktur. Yazarken de susarken de, hatta bazen yazdıklarımızı geri çekerken dahi kriterim nettir: Kamu Yararı ve Vicdan.

Talimat Yok, Tekzip Var

Bu meslekteki duruşum, net ve tartışmasızdır: Kimse bana talimat veremez. Ne yazmam, ne susmam, ne de bir haberi kaldırmam konusunda hiçbir güç benim üzerimde söz sahibi değildir. Tek otoritem belge ve vicdandır.

Eğer yazdıklarıma itirazı olan, yanlış olduğunu iddia eden ve bunu bana ispatlayan biri olursa, özür diler ve tekzip yayınlarım. Bu, benim dürüstlük sözümdür.
Ancak, mesele yüzlerce mağdur yaratan, kamuyu soyan, rüşvetle iş bitiren kirli eller olduğunda, af mekanizmam devre dışı kalır. Kim olursa olsun, makamı ne olursa olsun; affetmem, yazarım.

Gazetecilerin omuzlarında inanılmaz bir yük vardır. Bazen kimsenin bilmemesi gereken, çarşaf çarşaf belgelenmiş bilgileri öğreniriz. Ancak bu bilgilerin tamamını anında kamuoyuna sunamayız. Bazen hukuki kararlar bizi durdurur, bazen de yayınlanan bir haberin şehrimize vereceği zarar riski bizi geri adım atmaya iter. Bu, susmak değil, en üst düzeyde sorumluluk duygusudur.

Lakin, sessizliğimizin bir diğer anlamı daha vardır: Dosyalama yapıyoruz. Maskesi düşecek, sırası gelecek çok isim var. Sanıyorlar ki unuttuk ya da korktuk. Hayır. Hukuki sağlam belgelerimizi, delillerimizi bir araya getiriyoruz. Bu sessizlik, fırtına öncesi derin bir nefestir.

Rahat uyuyanlar bilsin ki, alarmınız çalmak üzeredir

Şehrimiz maalesef kirlenmiş bir aynadır. Gözlükçüsünden sanayicisine, bürokratından siyasetçisine (adab ve ahlak sahibi müstesna insanlar hariç) ne ahlak kalmış, ne de vicdan. Benim tek derdim, çocuklarımızın huzurlu yaşayabileceği bir şehir inşa etme mücadelesidir. Bu uğurda arsızları, hırsızları, makam gücüyle rüşvet çarkını döndürenleri deşifre etmek benim görevimdir.

Rüşvet çarkıyla veya makam gücüyle dönen o karanlık odaların ışığını söndüreceğiz. Kimin eli kimin cebinde, hangi kirli anlaşmalar yapılmış, hepsini görüyor ve belgeliyoruz. Kirli parayla satın alınamayacak tek şey Hakikat’tir.

Unutmayın: Bir gazeteci sustuğunda, ya canı tehlikededir ya da elindeki bilgi çok büyüktür. Allah'a şükür, can korkumuz yok. Bazen susmak, en büyük çığlıktır, biriktirilmiş bir patlamanın habercisidir. Merak etmeyin, o bilgiyi taşıyan omuz, eninde sonunda onu kamuoyunun önüne atacaktır.

Makamınız, paranız, siyasi gücünüz... Bunların hepsi benim için birer hikayedir. (Elbette, parasını iyiliğe harcayan, makamını halkın huzuru için kullanan, siyasi gücünü ülkenin menfaatine hizmet eden dürüst insanlar başımızın tacıdır.)

Ancak benim önümde sadece iki şey geçerlidir: Belge ve Vicdan. İkisinin kesiştiği yerde, sizin kral dediğiniz kişi bile benim için sadece bir zanlıdır. Ve ben, Allah'tan başka kimseden korkmadan, doğru bildiğimi yazmaya devam edeceğim.

Siz de bu şehrin dürüst insanısınız. Bu kirli çarkın dönmesine seyirci kalmayın! Eğer gördüğünüz bir yolsuzluk, haksızlık veya belgelendirebileceğiniz bir bilgi varsa; sessiz kalmayın. Gazetecinin gücü, okuyucusunun cesaretinden gelir. Birlikte, çocuklarımızın huzurlu yaşayabileceği o şehri kuracağız.