2025’in son gününde, geride bırakılan bir yılın muhasebesini yapmak ve yeni yıla dair beklentileri dile getirmek isterim . 2026 yılına girerken en büyük temennim; vatandaşın kendini güvende hissettiği, adalet duygusunun güçlendiği, toplumsal huzurun yeniden tesis edildiği bir Türkiye’dir. Ne yazık ki bugün kadınlarımız ve gençlerimiz sokaklarda rahatça yürüyememekte, güvenlik kaygısıyla yaşamaktadır. Bu tablo ne milletimizin karakterine ne de ülkemizin büyüklüğüne yakışmaktadır.
Toplumsal yaralardan biri olan kadın cinayetleri, yalnızca bireysel suçlar değil; vicdanları yaralayan, toplumun geleceğini tehdit eden ağır bir sorundur. Aynı şekilde uyuşturucu tacirlerinin, suç şebekelerinin ve terör sempatizanlarının sokaklarda cirit atması kabul edilemez. 2026 yılı, bu karanlık yapıların kökünün kazındığı, hukukun ve devlet otoritesinin her alanda hissedildiği bir yıl olmalıdır.
Ekonomik sıkıntılar da toplumun en yakıcı meselelerinden biridir. Asgari ücretle geçinmeye çalışan milyonlarca insan, açlık sınırının altında yaşam mücadelesi vermektedir. Ayda bir kilogram kıyma dahi alamayan, temel ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanan vatandaşlarımız artık istisna değil, yaygın bir gerçektir. Günlük hayatın en basit harcamaları bile maaşların büyük kısmını tüketirken, emeğin karşılığının verilmediği açıkça görülmektedir. 2026, emeğin değer kazandığı, çalışanın hakkını aldığı bir yıl olmak zorundadır.
Özellikle senelerce dirsek çürütmüş, üniversite sıralarında emek vermiş lisans mezunu gençlerimiz bu ülkenin en büyük gücü, yarının yöneticileri ve geleceğin mimarlarıdır. Bu gençlerin belirli sebepler öne sürerek düşük ücretle çalıştırmak veya en alt limitten maaş vermek , bilgi ve birikimlerinin yok sayılması büyük bir adaletsizliktir. İş fırsatları onların geleceğindeki en büyük hayalleridir ve hayal kırıklıklarına dönüştürülmemelidir. Bu gençler yalnızca geçici çözümlerle oyalanmamalı; emeklerinin, eğitimlerinin ve yetkinliklerinin karşılığını alabilecekleri iş ve ücret politikalarıyla desteklenmelidir.
Yıllarını eğitime vermiş, ailesinin ve devletin imkânlarıyla yetişmiş gençlerin umutlarının daha yolun başında törpülenmesi haksızlıktır. Gençlerin yaptığı çalışmaların, ortaya koyduğu zamanının her şeyden önce gençlik enerjilerinin ve azimlerinin son damlasına kadar kullanmaları göz ardı edilmemesi gerekir. Çünkü görmezden gelinen her emek, bu ülkenin geleceğinden eksilen bir değerdir.
Gençler sadece iş bulmak değil; hak ettikleri ücreti almak, güvenceli koşullarda çalışmak ve insanca yaşamak istemektedir. Haklarını bilen, haklarını arayabilen gençlerin önü kesilmemeli; aksine hukukla, adaletle ve liyakatle korunmalıdır. Hak arayan gençler sorun değil, güçlü bir devletin ve sağlıklı bir toplumun göstergesidir. 2026 yılı, torpilin değil liyakatin, susmanın değil hakkını aramanın karşılık bulduğu bir yıl olmalıdır.
Stajyerlik ve çıraklık dönemlerinde yaşanan ihmaller sonucu hayatını kaybeden gençlerimizin acıları hâlâ hafızalardayken, iş güvenliği konusunda daha kararlı ve caydırıcı adımlar atılması şarttır. Gençlerimiz iş kazalarında değil; üreterek, çalışarak ve ülkesine değer katarak anılmalıdır. 2026, gençlerin korunup kollandığı, geleceğe umutla baktığı bir yıl olmalıdır.
2026’dan beklentim; Terör belasından tamamen arınmış, suçla mücadelenin tavizsiz yürütüldüğü, kadınların, gençlerin ve çocukların güvenle yaşadığı bir Türkiye’dir. Sosyal adaletin güçlendiği, fırsat eşitliğinin sağlandığı, hayat standartlarının yükseldiği bir ülke düzeni hayal değil; doğru irade ve samimi adımlarla mümkündür. Bu yıl, yalnızca yeni bir takvim yılı değil; aynı zamanda bir toparlanma, arınma ve yeniden diriliş yılı olmalıdır.
Rabbim tüm Türk milletine sağlık, huzur ve afiyet versin. Daha adil, daha güvenli, daha umut dolu bir Türkiye için 2026’nın hayırlara vesile olmasını diliyor, herkesin yeni yılını gönülden kutluyorum.