"Börü", "Dağ 1", "Dağ 2" gibi başarılı filmler ile adından söz ettiren ve "İlk Göktürk" filmine imza atan yönetmen Alper Çağlar, Kayseri’nin Yamula bölgesinde çekimleri tamamlanacak film hakkında konuştu. Başrollerini Volkan Keskin, Arif Diren, Esra Kılıç ve Murat Serezli'nin paylaştığı İlk Göktürk'ün, 2026'nın ilk aylarında HBO Max’te izleyiciyle buluşması planlanıyor.
Alper Çağlar, AA muhabirine, filmin ortaya çıkış hikayesine ilişkin, "Babam 18. doğum günümde ya sofrada ya kutlamada, iki kardeşin, İstemi ve Bumin'in tarihteki ilk Türk devletini nasıl kurduğunu anlattı. Osmanlı ve Selçuklu'da genelde kardeş kavgası çoktur. O yüzden benim 18 yaşımdaki aklımda şu ilgimi çekti; İki kardeş bir araya geliyor. Farklı boyları birleştirmede, benim hayal gücüme göre, kendi yeteneklerini kullanıyorlar. Kardeşlik bu tarihsel öyküde ayrıştırıcı değil birleştirici bir unsur. Tarihten, farklı kaynaklardan dinledim. 'Bir gün çekmek istediğim bir öykü.' diye hep aklımda vardı. İlk, 18 yaşımda aklıma geldi. 'Dağ 2'nin başarısından sonra 'Belki Türkiye'de bunu becerebiliriz.' diye heveslendim." ifadelerini kullandı.
Yönetmen Çağlar, Göktürkler gibi az bilinen bir medeniyeti anlatmanın kendisi için zor olmadığını belirterek, şunları kaydetti:
"Kendi yorumumu çok katabiliyorum. Tarihsel, görgül, herkesin 'Bu kesin böyle olacak.' diyebileceği pek fazla şey yok ve tarih çok puslu o dönemde. Çok az şey biliniyor. İronik bir şekilde Çinlilerin kayıtlarından takip ediyoruz çoğu zaman. Biz tarihin bıçkın çocukları olarak, dersimize fazla çalışmamışız. Yazanlar, kaydedenler bazen Uygurlar, bazen Soğdak, sonra Çinliler olmuş. Biz maceralara odaklanmışız o dönemde. Ama çok belirgin, net olan şeylerin hepsini gerçekleştirmeye çalıştım. Bumin'in ikinci oğlu Mukan için Çin kaynaklarında, 'Saçlarında kızıl kil ton vardı. Gözleri de renkliydi.' yazıyor. Renkli gözlü bir çocuğun doğması için öyle ya da böyle en ezici ihtimal, anası ya da babasının renkli gözlü olması. Dolayısıyla anasını da renkli gözlü bulduk yani küçük, Çinlilerin not ettiği kesin detayları gerçekleştirmeye çalıştım. Öyküde özgür kalmak, kendi yorumunu eklemek isteyen bir yönetmen için çok güzel bir fırsattı."
'Daha geleneksel efektler kullanıyoruz'
Filme, "Game of Thrones" dizisinden daha az mitolojik, folklorik ve masalsı ögeler eklediğini aktaran Çağlar, öncelikle kendisinin izlemek isteyeceği filmler yapmayı amaçladığının altını çizdi.
Alper Çağlar, İlk Göktürk'ün yapay zekanın sinemaya çok dokunduğu bir ana denk geldiğini vurgulayarak, şu bilgileri verdi:
"Şurada gördüğün gölü çöl yapmak istiyorsun. Gidiyorsun bir bilgisayar efektçisine, belli bir kaşe veriyor, uzun haftalar bekliyorsun bunu değiştirmek için. Biz buna compositing diyoruz. Şu anda bile yapay zeka bunu hemen yapabiliyor kurguda. Seyircinin anlamayacağı bir yapay zekadan, ufak şeylerden bahsediyorum. Seneye nelerin olabileceğini hiçbirimiz bilemiyoruz. Çok daha ileri gidebilir. Bu aslında güzel bir şey. Yapay zeka, görsel efektleri daha güzel ve ekonomik hale getirmesinden dolayı bizim işimize yaradı. Ama farklı yeniliklerimiz de var. The Mandalorian'da ya da Prince'de kullanılan Unreal Engine Volume var. Onlar gibi bazı sahneleri orada yapıyoruz ama daha geleneksel efektlerle."
Dağ 2'den 10 kat daha zor bir iş olduğuna işaret eden Çağlar, "Hiçbir şey kolaylaşmadı ama teknik açıdan post prodüksiyonda küçük şeyler geliyor. Mesela yapay zeka sayesinde ufak bir şeyi kurtarmak ya da bilgisayar efektiyle yapılan animasyonların çok daha gerçekçi olması gibi şeyler geliyor. Bir de Orion'da çekeceğimiz, volume ya da stage craft dediğimiz sanal stüdyo ortamında da birkaç sahnemiz olacak İstanbul'da." diye konuştu.
'Her Türk devletinden oyuncu var'
Çağlar, oyuncuların seçimine ilişkin de "Her Türk devleti ve Rusya içindeki Türk bölgesinden, hatta Çin içindeki Türk bölgesinden de oyuncular var. Bunu kasten yaptım. Başrollerden, Avar prensesini oynayan Azize Hanım Kazak mesela. Yan rollerde de Afgan Türkmen'i, normal Türkmen var. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı Kırgız da var, oradan gelen Kırgızlar da var, Uygurlar, Tatarlar var. Yarı kasti bir şekilde bütün Türki cumhuriyetlerden ve Türk bölgelerinden katkı sağlayan insan var bizde." değerlendirmesinde bulundu.
Bu tarz bir öykünün Türklerden beklenmediğine dikkati çeken Çağlar, şöyle devam etti:
"Tarihe nasıl geçmişiz? 'Türkler geldi, fethetti. Büyük başarılar elde etti.' Bu film öyle değil. Burada zor durumda olan yani az olanakla çok şeyi başarmaya çalışanız. Çünkü bizim filmin danışmanları Ahmet Taşağıl Hoca ya da Ahmet (Bican) Ercilasun Hoca'dan dinlediğim bir şeyi söyleyeyim; Filmin geçtiği 550 senesinde, dünyadaki Türk nüfusu 200 bin. Komşu Çin 40 milyon, batıda İran 10 milyon, Roma 10 milyon yani milyonlarca nüfusa sahip devletlerin arasında sıkışmış ve her yere dağılmış 200 bin kişiden bahsediyoruz. Çok büyük bir sayısal azınlığımız var. O da beni heyecanlandırıyor. Çünkü Yıldız Savaşlarından tut Yüzüklerin Efendisi'ne kadar düşmanların, kötü adamların küçümsediği kahramanlar seyirciyi daha motive ediyor. Bu öykü öyle bir şey. Türklerin ilk kez sayı avantajı yok. Tarih sahnesinde ilk kez 'Türk' diyorlar ki gerçekten öyle. Türk Bodun, Türk halkı ilk kez diyorlar. Türk Kağanlığı diyorlar kendilerine yazıtlarda. Göktürkler'i biz sonradan demeye başlıyoruz. Osmanlı'dan itibaren Göktürkler denmeye başlıyor. Dolayısıyla kahramanın yolculuğundaki gibi dezavantajla başlamamız, bence en azından dünyada seyircileri bu tarz öykülerle motive eden filmlerdeki etkiyi yaratacaktır diye düşünüyorum."
'Yapıma iyi hazırlandık'
Alper Çağlar, HBO'da üç bölüm yayınlanacak yapımın ilk kısmının "Önsöz" olacağını kaydederek, "Bir tutku uğruna kendi arkadaşlarıma, yatırımcı dostlarıma karşı direnmek beni çok yıprattı. Ama zaten proje hep oydu. Göktürk Devleti'nin kuruluşu, bu film. Bizim Kürşat İhtilali diye bildiğimiz, Chieh-she-shuai İhtilali olan karanlık dönem 2. bölüm. Aynen Yıldız Savaşı'ndaki gibi ilk bölüm optimistik, 2. bölüm karamsar. 3. bölümü de son devir olarak hayal etmiştim." açıklamasını yaptı.
Yapıma iyi hazırlandıklarının altını çizen usta yönetmen, "Prometheus" ve "Gladyatör"ün yapım tasarımcısı Sonja Klaus'un, senaryonun kalitesi ve projeyi sevmesinden dolayı filme destek verdiğini vurguladı.
Çağlar, Sonja Klaus'un çizdiği arenanın 50 metre çapında gerçek gladyatör arenası boyutunda olduğunu belirterek, "Büyük bir inşaat. Bugüne kadar Türkiye'de yapılmış en büyük gladyatör arenası. (Kayseri) Yamula'da onu inşa etmek için kendi çapımızda bir piramit inşa ediyor gibi uğraştık. ‘Bütçe, zaman yetecek mi?’ derken nitekim geçen seneye yetişmemişti. Dolayısıyla bu sene onu tepe tepe kullandık harikulade sahnelerle. Onu aradan çıkardık. Taverna mesela gerçek bir Taverna. (Hikaye) Soğdak yani bugünkü Tacikistan bölgesinde bir yerde geçiyor. Onun mimarisi, onun tarzında." dedi.
Bumin Şad, Aşina Bumin'in otağını (yurdunu) normalden büyük yapmak istediğini sözlerine ekleyen Çağlar, şunları söyledi:
"Çünkü o dönemin çok karizmatik ismi. Herhangi bir lider seçiminde, Türklerin lider seçebileceği birinci adaysın. Normal 10 metrelik otağın olmaz. Birazcık daha belki de maceralarından ya da ailenin varlığından daha büyük bir şey yapmışızdır. İleride Göktürk'lerin bünyesinde olacak Yenisey Kırgızları var. Yenisey Kırgızları'nın orada bir bina daha var. Onu da İstanbul'da yaptırıyoruz şu anda. O da dünyada Guinness Rekorlar Kitabı'na girecek. Çünkü yapılmış en büyük yurt (otağ çadır). 30 metre çapında. Dünya rekoru 27 metre çapında bir yurttu, otağdı. Bu 30 metre ile rekortmen olacak ama stüdyo yurttan bahsetmiyorum. Kendi ayakları üzerinde duran, iskeletli, tahta, geleneksel yurt iskeletiyle dünyanın en büyük yurdu olacak İstanbul'da."
Kostümler Türkiye'de tasarlandı
Alper Çağlar, filmde kullanılan malzemelerin tamamının Türkiye'den olmasını istediğine dikkati çekerek, "Bu bizim acımasız kuralımızdı. Hazır çok şey bulduk İngiltere'de, Kazakistan'da. Bakın kumaştan, pamuk kumaştan, ketenden, zırh levhalarından, kullanılan tunçtan, pirinçten, demirden bahsediyorum. Plastik fabrikaları Bursa'dan bahsediyorum. Yerli ve milli bu. Ben inat yaptım baştan sadece, 'Bizimkiler bunu yapabilir.' diye." görüşlerini paylaştı.
Filmdeki plastik makyaja da değinen usta yönetmen, şöyle devam etti:
"Ben Börü'de gizlice Atatürk sahnesini çektim, ekibe destek olmak için. Orada da plastik makyajımız vardı ama yabancıların felsefesi bizimkinden birazcık farklı. Bizde 'Plastik makyajı çok iyi yapalım, kamerada mükemmel görünsün.' diye yapıyorlar. Yurt dışında ise 'Öyle bir yapalım ki seyirci anlamasın.' diye yapıyorlar. Biz de öyle insanlar bulmaya çalıştık. Sonja'nın bizi tanıştırdığı John Nolan stüdyoları vardı. Buraya iki farklı protez makyajcı geldi. Biri Marvel'in 'Guardians of the Galaxy'de çalışmış, John Moore. Geldi ama biz onları 8-9 hafta çalıştıramayız. Bizim sektörün standartları için israf noktasına geliyor. Ben de bu insanlara rica ettim. 'Bakın benim A kalite, Dağ 1, Dağ 2'den beri çalıştığım geleneksel makyaj ekibim var. Kan revan sahnelerini mükemmel yaparlar. Sizden, Murat Serezli'nin ve başka karakterlerin plastik makyajını mükemmel bir şekilde öğretmenizi istiyorum. Gelin bir hafta bizimle olun, öğretin. Projemizde onlar yetkin olsun.' dedim. Nitekim öyle oldu. Geldiler, kaynaştılar. Çok da sıcakkanlı, tatlı insanlardı. Bizim geleneksel makyaj ekibimiz de 'konvansiyonel makyaj' diyoruz, onlar da ısındı ve şu anda makyaj ekibimizdeki üç hanımefendi de dünya standardında plastik makyajcı oldu belki de."
'Bu Alper Çağlar soslu bir tarih'
Yönetmen Çağlar, filmde tarihi gerçeklerle kurgunun varlığına yönelik, "Bu Alper Çağlar soslu bir tarih. Ama benim standardım hep şuydu; Kariyerinin zirvesindeki tarihçiler Prof. Dr. Ahmet Taşağıl, Prof. Dr. Ahmet (Bican) Ercilasun, Prof. Dr. Tuğrul Çavdar, benim kendi babam Prof. Dr. Arif Çağlar, ordinaryüs profesör seviyesinde tarih bilgisi olan bu beyefendiler bana, 'Yeterince yaklaşmışsın ama drama ve seyircinin filmi benimsemesi ve heyecanlanması için de tarihi yerinde esnetmişsin. Saçmalamamışsın, tarihsel detaylara önem vermişsin' desinler." ifadelerine yer verdi.
Türklerin özgürlüklerine düşkünlüğüne işaret eden Çağlar, şunları aktardı:
"Türkler bir boyunduruğu kabul etmemek için birleşmeyi tercih etti. Bağımsızlıklarına çok düşkünler ama özgürlükleri için merkezi bir devlet otoritesinde birleştiler. Göktürk Devleti öyle zaten. İlk kez tarihte Türk isminin geçtiği devlet. Kendileri de tarih de bunu kabul ediyor. Bizim o kadar hasmımız var ki dünyada. Göktürkler olmasa Türklerin ilk kez tarihte yazılı kaynakta geçtiği dönemin 552 senesi olduğunu kabul etmezlerdi. Biz tarihin bıçkın çocuklarıyız ve çok fazla dersimize önem vermiyoruz. Maceraya önem veriyoruz."
Alper Çağlar, Göktürkler’in tarihte bıraktığı ize de dikkati çekerek, "İpek Yolu'nu kontrol altına almışlar. Farklı medeniyetleri birleştirmişler ve Cengizhan'a kadar dünyanın en büyük sınırları olan devleti. Gerçekten öyle. Pasifik kıyılarından Hazar Denizi'nin ötesine hatta bugünkü Ukrayna'ya, Kafkaslara kadar devasa bir devlet. Bir tek Cengizhan geçmiş o dönemden sonra. O yüzden bu beni cezbediyor. Göçebeler neden bu kadar merkezileşmeyi ve tek bir otorite olmayı kabul etti?" dedi.
Bumin'in ikinci oğlu Mukan’ın ve Bumin’in kaç yaşında olduğunun bilinmediğini aktaran yönetmen, bu konuda hiçbir kaynak olmadığını kaydederek, "80 yaşında da 30 yaşında da olabilir. Ben 39 yaşında, nispeten genç bir Bumin olarak başladım." ifadelerini paylaştı.
'Türkiye'deki kabadayı bıyığı, orijinal bıyığımızmış'
Çağlar, Ahmet Taşağıl'ın tarihsel araştırmaları sırasında Çince kaynakları kusursuz şekilde kullandığını kaydederek, "Mesela şöyle bir didişme vardır Türkiye'de. Türkler İslamiyet'ten önce tek tanrılı mıydı, çok tanrılı mıydı diye. Ahmet Hoca'ya bunu sordum. Dedim ki, 'Benim bunun gerçeğini bilmem lazım. Çünkü bana, Türkler Müslüman diye sen bunu modifiye ettin derler, hayal gücünden dolayı. Bunun gerçeğini bilmem lazım.' dedim. Bize Çin'in imparatorluk dokümanlarından yazılı bir kağıt çıkardı ve teker teker neden tek Tanrılı olduklarını açıklamaya başladı. Çünkü bu çok büyük siyasi polemik haline geliyor bahsettiğiniz zaman, Tengri yani Tanrı konsepti tek miydi, çoğul muydu? diye. Çinli kaynaklardan baktık, Mukan'ın saç rengi, göz rengi, bazı farklı olaylar… Mesela genelde bıyıklar aşağı doğru anlatılır ya. Halbuki öyle değil mesela. Çinli kaynaklara göre, bıyıkları statü için yukarıya çeviriyorlar. Atatürk bıyığı, Enver Paşa bıyığı gibi yukarı çeviriyorlar inatla. Çinliler, ilk kez Balbal heykellerle karşılaşmalarını anlatıyorlar. Diyorlar ki 'Bizim kadar çekiklerdi. Bazen ayırt edemiyorduk ama yukarı doğru doğrulmuş pala bıyıklarından anlıyorduk.' Hani o Türkiye'deki kabadayı bıyığı vardır ya meğerse bizim orijinal bıyığımız öyleymiş. Heykellerde de öyle yani. Ahmet Hoca olmasa biz çoğu tarihsel kanıtlayacağımız şeyden mahrum kalırdık." açıklamasını yaptı.
İşinde aşırı titizlenmenin zor olduğunun da altını çizen usta yönetmen, "Zor oluyor ama gerçekler uğruna aşırı titiz olmuyorsun. Anlatmak istediğin öykü uğruna oluyorsun. Yani şu konuda aşırı titiz olmam lazım diyorum. Tarihsel gerçeklik ya da belgesel yapıyorum diye aşırı titizlik değil bu." ifadesini sözlerine ekledi.