Yerli ve yabancı turistlerin yararlanabilmeleri için İbrahum Tennuri Hz. Türbesinin bulunduğunu gösteren Turizm yön levhasının, aynı sokak içerisinde bulunan ve İl kültür ve Turizm Müdürlüğüne bağlı olup müze olarak faaliyet gösteren Güpgüpoğlu konağı, Etnoğrafya müzesi ve Atatürk evi Müzesinin yön levhasının bulunmaması dikkatlerden kaçmadı. Bu sorun, “Dini değerlere tanıtım varda, Milli değerlere yok mu?” sorusunu da beraberinde getirdi. Talas Bulvarı ile Tennuri caddesinin kesiştiği noktada bulunan “İbrahim Tennuri Hz. Türbesi” levhasından, Milli değerlerin de bulunduğunu gösteren levhanın bulunmamasıyla ilgili konuşan çevre esnafı, aynı sokak içerisinde turizme kazandırılmış milli değerlerin de olduğunu belirterek, “Belediye bunları neden görmezden geliyor? Atatürk’ün 19 Aralık 1919 yılında Kayseri’ye gelerek bir gecesini geçirdiği evi gösteren bir levhanın olmaması düşündürücü değil midir, Etnoğrafya müzesi bir milli değer değil midir, Güpgüpoğlu Konağı bir Milli değer değil midir? Yoksa bu kahverengi yön levhaları dini değerlerimiz için var, milli değerlerimiz için yok da bizim mi haberimiz yok? Buna acilen çözüm bulunmalıdır.” Diye konuştu.
Konuyla ilgili bilgi aramak üzere telefonla irtibata geçmek istediğimiz Büyükşehir belediyesi Ulaşım Koordinasyon Merkezi (UKOME) ile Trafik Sinyalizasyon daire Başkanlığına ulaşamamış, Ukome Müdürlüğünün sekreterine ulaştığımızda konunun Trafik ve Sinyalizasyon daire Başkanlığını ilgilendirdiğini öğrendik. Ancak bu Başkanlıktan kimseye ulaşılamamıştır.
İbrahim Tennuri Hz. Kimdir?
Amasya - 1482 Kayseri ), 15. yüzyıl tasavvufçularından, Aşık takma adıyla şiirler yazmıştır,Amasya 'da doğmuş, 1482`de Kayseri'de ölmüştür.
XV'inci yüzyılda Kayseri'de yaşamış mutasavvıf şair, ilim ve hikmet sahibi bir zattır. Ailesine "Sarrafzadeler" denilen İbrahim Tennuri'nin sarraflıkla uğraşan babası Hüseyin Efendidir.
Şeyh Tennuri, Sivas'taki ilköğrenimi ardından Konya'ya gitti; Mevlana Sarı Yakup'un öğrencisi oldu. Sarı Yakup'un 1438'deki ölümününü ardından Hunad Hatun Medresesi'ne müderris olması sebebiyle Kayseri'ye geçti. Ancak birkaç yıl sonra medresenin vakfiyesinde, sadece Hanefi müderrislerin görev alabileceği şartı üzerine Şeyh Tennuri görevi bıraktı. Çünkü kendisi Şafii mezhebindendi. Fatih Sultan Mehmed'in hocası Akşemseddin'in ününü duyunca, Beypazarı'na gidip ona intisap ederek Bayramiye tarikatına girdi. Üç ay dünya nimetlerinden uzak durup inzivaya çekildi. Ardından tasavvuf eğitimi tamamladı. Akşemseddin'den icazet ve hilafet alarak tekrar Kayseri'ye döndü. Bu kez kendi tekkesini kurup, öğrenci kabul etmeye başladı. Bu arada, kendi geliştirdiği kabızlık hastalığını tedavi şekli, "İbnü's Sarraf" olan lakabının değişmesine neden oldu. Kabız olan müritlerini, sıcak fırın (tennur) üzerine oturtup, su içirip terleterek tedavi etmesi üzerine, "Tennuri" lakabını aldi. Bir gün, Kayseri'de irşad faaliyetlerini sürdürürken, aldığı haber üzerine alel acele hocası Akşemseddin'in yanına gitti. Telaşının sebebi sonra ortaya çıktı: Hocasıyla birlikte İstanbul'un fethinde bulunmuştu. Fetihten üç ay sonra tamamladığı, 5140 beyitlik mesnevi tarzındaki manzum eseri "Gülzar-ı Manevi"yi, Fatih Sultan Mehmed'e ithaf etti. (Bu eser halen Sülaymaniye Kütüphanesi'ndedir.) Bu jest karşısında Fatih Sultan Mehmed, Şeyh Tennuri ve oğullarının vergiden muaf olduklarına dair ferman çıkardı. Şiirlerinde "Aşık" mahlasını kullanan Şeyh İbrahim Tennuri'nin mezarı ve oğulları Şeyh Lütfullah ve Şeyh Ali'nin sandukaları da, Kiçikapı'dan Talas Caddesi'ne çıkılan ve kendi adını taşıyan sokakta, kendi yaptırdığı Şeyh Camii haziresindedir.
Etnoğrafya Müzesi
1969 yılında Arkeolojik eserlerin Gültepe Mahallesindeki yeni yapılan binaya taşınmasından sonra, Hunat Hatun Medresesinin, restorasyon çalışmaları tamamlanıp 06 Mart 1983 tarihinde Etnografya Müzesi olarak ziyarete açılmıştır. Daha sonra Bakanlık emirleri gereğince Medrese boşaltılarak Vakıflar Bölge Müdürlüğüne teslim edilmiştir.
Güpgüpoğlu Konağının doğusunda yer alan ve binaya sonradan ilave edilen Selamlık Bölümüne, Etnoğrafik eserler taşınmış, teşhir ve tanzim işlemleri tamamlandıktan sonra 18 Mayıs 1998 tarihinde Etnografya Müzesi ziyarete açılmıştır.
Müze, binanın ikinci katındadır ve taş basamaklı ahşap korkuluklu bir merdiven ile çıkılmaktadır. Odalar, orta hol çevresinde düzenlenmiştir. Holün kuzeyinde yarı açık bir köşk vardır.
Holün doğusundaki büyük odada cam, çini, ahşap ve madeni eserler, ikinci odaya giriş koridorunda, ateşli, kesici ve delici silahlar ile erkek kıyafetleri, ikinci küçük odada ise kadın süs eşyaları ile kadın kıyafetleri sergilenmektedir.
Holün güneyinde girişte yer alan büyük odada, İslam Devletlerine ait sikkeler kronolojik bir sıra halinde, diğer küçük odada ise el yazma Kuran-ı Kerimler, yazı takımları ve icazetnameler yer almaktadır. Holün batısındaki büyük oda da bakır ev eşyaları, halı ve kilimler sergilenmektedir.
Yarı açık köşkte Türkmen Çadırı, Selçuklu ve Osmanlı Dönemine ait küpler, bahçede ise İslami mezar taşları ve taş tezyinat parçaları teşhir edilerek ziyarete sunulmuştur.
Müzede toplam 1121 adet eser sergilenmektedir.
1983 tarihinde Hunat Hatun Medresesi’nde kurulmuş, 1997 yılında Cumhuriyet Mahallesi, Tennuri Sokağı’nda bulunan 1419-1497 tarihleri arasında yapılmış ve XVIII. Yüzyıla kadar yapımı devam eden Güpgüpoğlu Konağına taşınmıştır.
Konağın bir bölümü Osmanlı evlerini yansıtan düzende sergilenmiş, diğer bölümleri ise, Etnografya Müzesi olarak hizmet vermekte olup, Selçuklu ve Osmanlı Dönemine ait Türk İslam eserleri sergilenmektedir.
Etnografya Müzesi'nde; çini, ve seramikler, çeşitli silahlar, ahşap ve madeni eşyalar, yazma eserler, halı ve kilimler, kadın erkek kıyafetleri, takı ve süs eşyaları sergilenmektedir.
Güpgüpoğlu Konağı
İlimiz, Melikgazi İlçesi, Cumhuriyet Mahallesi, Tennuri Sokak, 16 pafta 193 ada,93 parselde yer alan bina, 1976 yılında Kültür Bakanlığınca kamulaştırılmış ve Korunması Gerekli Taşınmaz Kültür Varlığı olarak tescil edilmiştir. Daha sonra yapılan restorasyon çalışmalarından sonra konağın batı tarafı 18 Mayıs 1995 günü teşhir ve tanzimi yapılarak Müze-Ev olarak ziyarete açılmıştır.3 yıl sonra Bakanlık emirleri gereğince, daha önce Hunat Medresesinde bulunan Etnografya Müzesi 18 Mayıs 1998 tarihinde konağın doğu kısmı ikinci katına taşınarak hizmet vermeye başlamıştır.
Konak, Selamlık ve Haremlik olmak üzere iki ana bölümden oluşmaktadır. Bugün girişte sağ tarafta bulunan Haremlik Bölümü Müze-Ev olarak, sol tarafta bulunan Selamlık Bölümü de Etnografya Müzesi olarak kullanılmaktadır.
Atatürk evi ve müzesi
Atatürk Evi müzesi, Cumhuriyet Mahallesindeki Raşit Ağa Konağında 1986 yılında düzenlenerek ziyarete açılmıştır.
Anadolu'da Milli Mücadeleyi başlatmış olan Atatürk, Sivas Kongresinden sonra (Anadolu ve Rumeli Müdafaa-ı Hukuk Cemiyeti Heyet-i Temsiliye'sini Ankara'ya nakletmeyi kararlaştırmış, yanında Mazhar Müfit (Kansu) Hüsrev, (Gerede), H. Raf (Orbay), Dr. Refik (Saydam) Hakkı Behiç, A. Rüstem, Şeyh Fevzi Efendi, Yaverleri Cevat Abbas (Gürer) Muzaffer (Kılıç), Bedri ve başkaları olduğu halde, soğuk bir kış günü 19 Aralık 1919 da Kayseri'ye gelmişlerdir. Kayserililer. Çifte Kümbetler'e kadar yolun sağını ve solunu doldurmuş yüzlerce atlı, onu uzaklardan karşılamak üzere yollara dökülmüştü. 19 Aralık 1919 Cuma günü akşama doğru arabası ve yanında arkadaşları ile görünen Atatürk'ü Kayserililer coşkun gösterilerle karşılamış o günler Kayseri'nin en gösterişli konağı olan İmamzade Raşiti Ağa'nın evinde misafir etmişlerdir.
Geceyi bu evde geçiren Atatürk, ertesi günü Kayseri ileri gelenleriyle görüşmeler yapmıştı. O gece de Konakta kaldı. 21 Aralık 1919 sabahı da Kayseri'den ayrılmıştır.
Atatürk'ün Konuk olduğu ev yaklaşık 1898 yıllarında, iki katı olarak yaptırılmıştır. Tavanı ahşap işlemelidir. Atatürk'ün kaldığı oda ikinci katta ve evin güney doğusundadır. Odanın tavanının ortasında yıldızlı bir göbek süslemesi doğ duvarına yaslanan bir sediri vardır. Evin bu katında ayrıca bir hol, dört oda ve banyo bulunmaktadır. Atatürk'ün kaldığı odanın duvarına şu plaka asılmıştır. (Atatürk, Heyet-i Temsiliye Reisi olarak 20. 12. 1919 da Kayseri'ye teşriflerinde bu evde misafir kalmışlardır. 20. 12. 1964). Ev, Gayri Menkul Eski Eserlere ve Anıtlar Yüksek kurulu'nun aldığı bir kararla koruması gerekli eski eserlerden sayılmıştır.