Eylül yaklaşırken Kayseri’nin sokaklarında tanıdık bir koku yükselir: salça kaynatma zamanı gelmiştir. Şehrin dört bir yanında apartman bahçeleri, köy avluları ve müstakil evlerin önleri kazanlarla dolar. Kırmızı biberin en tazesinden yapılan salça, sadece yemeklerin değil, aynı zamanda kültürümüzün de vazgeçilmezidir.
Salça Bir Yiyecekten Fazlasıdır
Kayseri’de salça sadece mutfağın malzemesi değil, aynı zamanda dayanışmanın sembolüdür. Mahallede bir yerde kazan kurulmuşsa, komşular birbirine yardım eder; biri biber çeker, diğeri kazanı karıştırır, bir başkası kavanozları hazırlar. Ortaya çıkan salça, birlikte geçirilen zamanın, paylaşılan emeğin ve geleneklerin bir hatırasıdır.
Modernleşme Karşısında Direnen Gelenek
Market raflarında her türlü salça var ama Kayserili için kendi kaynattığı salçanın yerini hiçbir şey tutmaz. Çünkü o salçada hem emeğin hem de samimiyetin tadı vardır. Çocukluğumuzun kokusu, annelerimizin el emeği, dedelerimizin sabrı bu kavanozların içinde saklıdır.
Salça ve Şehrin Ruhu
Kayseri’nin sanayisi büyüyor, gökdelenler yükseliyor, AVM’ler dolup taşıyor. Ama salça kaynatma geleneği, bu modernleşme içinde bize köklerimizi hatırlatıyor. Bu şehir sadece beton değil; aynı zamanda kırmızı biber kokusuyla yoğrulmuş bir kültürdür.
Salça kaynatma zamanı, Kayseri’nin en güzel mevsimlerinden biridir. Kazanların başında dönen sohbetler, paylaşılan ekmekler ve kavanozlara giren umutlarla birlikte aslında bir kültürü geleceğe taşıyoruz.