Market torbası artık hafif, kasadaki rakam ağır. Aynı ürünler ama farklı fiyatlar… Sepet dolmadan fiş kabarıyor, alışveriş keyfi stres kaynağına dönüşüyor. Hayat pahalı, cüzdanlar yorgun.
Her gün aynı markete gidiyorum. Raflara bakıyorum, ürünler aynı ürünler; peynir yine peynir, süt yine süt, ekmek yine ekmek. Ama kasaya geldiğimde fiş sanki başka bir hayatın fişi. Her seferinde “Bu kadar nasıl tuttu?” diye şaşırıyorum.
Sepet dolmuyor, fiş kabarıyor
Eskiden marketten çıkarken torbalar elimden taşardı, fiş ise küçücük olurdu. Şimdi tam tersi: Torba hafif, fiş uzun. 1000 TL harcıyorsunuz ama elinizde iki poşet bile olmuyor. Hele çocuklu aileyseniz, bırakın ayı, haftayı bile çıkarmıyor.
Fiyatlar yarışıyor
Bir gün yağ zamlanıyor, ertesi gün un, sonra şeker… Sanki aralarında yarış var: “Bugün ben zamlandım, yarın sıra sende” diye. Markette fiyat etiketi değişmeyen tek şey rafların kendisi. Artık her şey oynak, hiçbir ürünün yarınki fiyatını bilemiyoruz.
Asıl yorgunluk kasada
İnsanı en çok market yoruyor. Kasaya geldiğinizde kalbiniz çarpıyor. “Kredi kartım yetecek mi, limitim aşar mı?” diye düşünüyorsunuz. Alışveriş yapmak keyif değil, stres kaynağı haline geldi.
Mutfakta hesap kitabı
En temel ürünler bile lüks oldu. Süt, peynir, zeytin, yağ… Evde yemek yaparken bile hesap yapıyoruz. Çocuğun tabağına koyduğunuz peynirin gramı bile düşündürüyor. Çünkü o peynirin kilosu neredeyse altınla yarışıyor.
Hayat pahalı, yaşam zor
Artık “market alışverişine çıkmak” diye bir şey kalmadı. Sanki savaşa gidiyoruz. Liste yapıyoruz, ihtiyaçları bölüyoruz, bazılarını siliyoruz. Çünkü her şeye yetmiyor. Yorgunluğumuzun asıl sebebi de bu: Beden değil, cüzdan yoruluyor.