Türkiye yaz aylarında bir kez daha yangınlarla mücadele ediyor. Ege ve Akdeniz’deki orman yangınları sadece doğayı değil, sorumsuz yönetimi de gözler önüne seriyor. Bu köşe yazısında, iklim krizinden devlet ihmallerine kadar tüm gerçekleri sert bir dille masaya yatırıyoruz. Detaylar yazının devamında…
Yanan Ağaçlar Değil, Geleceğimiz
Temmuz sıcağı, bu yıl yine alev alev geldi. Ege, Akdeniz, Marmara derken ülkenin dört bir yanından aynı manzara: Yanmış ormanlar, duman altında köyler, kaçan hayvanlar ve çaresiz insanlar. Televizyon ekranlarında dönen görüntüler değişmiyor, ama ne yazık ki yangınlara karşı sistematik mücadelemiz de değişmiyor.
Her yıl yaz başında “Bu yıl hazırlıklıyız” açıklamaları yapılıyor. Her yıl, ilk büyük yangında hazırlıksız yakalandığımız anlaşılıyor. Hangi çağda yaşıyoruz? 2025 Türkiye’sinde hâlâ “helikopterimiz azdı”, “rüzgar çoktu”, “coğrafya zordu” gibi bahanelerle mi uğraşacağız?
Siyasetçiler Nerede? Tatilde mi?
Yangınlar büyürken, gözler doğal olarak iktidara çevriliyor. Ancak ekranlara yansıyan tek şey; bölge halkının çaresizliği. İktidar mensupları ya sosyal medya sessizliğinde ya da başka gündemlerin peşinde. Uçak filosu yıllardır tartışma konusu. Türk Hava Kurumu uçakları neden kullanılamıyor? Envanterde kaç helikopter var, neden yetersiz? Bu sorulara hala doyurucu cevap alamıyoruz.
Üstelik bu yangınlar sadece doğa meselesi değil; bu bir yönetim ve öncelik meselesidir.
İklim Krizi Kapıyı Çalmıyor, İçeri Girdi
Bilim insanları yıllardır uyarıyor: Küresel ısınma ve iklim değişikliği artık felaket boyutunda. Ancak biz hâlâ "önlem alınacak", "komisyon kuruldu", "inceleme başlatıldı" gibi ezber cümlelerle günü kurtarıyoruz. Oysa artık zaman kalmadı. Sadece ormanları değil, su kaynaklarını, tarım alanlarını ve hatta yaşam alanlarımızı da kaybediyoruz.
Sorumluluk Vatandaşta mı, Devlette mi?
Evet, vatandaş duyarlı olmalı. Sigara izmariti atmamalı, anız yakmamalı, ormanda mangal yapmamalı. Ama asıl görev devlette. Denetim mekanizmaları zayıf, cezalar caydırıcı değil, yangın müdahale ekipleri hâlâ eksik.
Bir orman yandı mı, sadece ağaç gitmez. Oradaki canlı yaşamı, toprak dengesi, hatta iklim düzeni bozulur. Yani yangının faturası, sadece bugünü değil, geleceğimizi de kapsar.
Küllerimizden Doğmak İçin Ne Bekliyoruz?
Yeter artık. Her yaz aynı kaderi yaşamak zorunda değiliz. Doğaya karşı değil, ihmale ve ilgisizliğe karşı savaş açmalıyız. Şeffaflık, hesap verebilirlik ve bilim temelli önlemlerle ilerlemek zorundayız. Yoksa yanan sadece ormanlar olmayacak… Yüreğimiz de kül olacak!