Zaman her şeyi değiştirir. İnsanları, şartları, düşünceleri, yüzleri… Ama bazı şeyler vardır ki, zaman ona dokundukça değerini artırır. İşte şahsiyet de tam olarak böyledir: Eskidikçe parlayan bir cevher.
Gençlikte şahsiyet, çoğu zaman fark edilmez. Genç yaşta ilkeli olmanın adı bazen "inat", bazen "saflık" olur. İnsan hayaller peşinde koşarken “biraz esnek olmanın” makul gösterildiği zamanlardan geçer. Lakin zamanla hayat öğütür insanı. Yüzler değişir, sözler değişir. Hatta bazen insan kendi içinde bile değişir. Ama şahsiyet... Eğer içten ve sağlam kurulmuşsa, zaman ona zarar vermez. Aksine, zaman onun haklılığını ortaya çıkarır.
Geçmişe baktığında bazı insanların neden unutulmadığını fark edersin. Onlar çok kazandığı için değil, çok doğru durduğu için hatırlanır. Çünkü zaman, unvanları değil, izleri saklar. Bugün hâlâ ismi geçtiğinde içimize bir güven duygusu düşen insanlar varsa, bilin ki onlar şahsiyetleriyle yaşadılar. Zaman onları eskitemedi, aksine yüceltti.
Ve zamanla şunu da anlarsın: Şahsiyetli olmak, sadece anlık kararlar değil, ömürlük bir yürüyüştür. Gün gelir işini, dostunu, hatta sevdiğini kaybedersin ama şahsiyetin duruyorsa hâlâ kendinsindir. Çünkü zaman insanı yaşlandırmaz; şahsiyetsizlik yaşsız bir çürümeye neden olur. Ruhun içine oturmuş bir boşluk olur da, yıllar onu dolduramaz.
Bugün baktığımız birçok "büyük" insanın sadece gölgesi kaldı geriye. Çünkü değerleri yoktu, sadece gösterileri vardı. Ama bazı insanlar, arkalarında iz bırakmadan bile bir ağırlık bırakır. Sessiz ama sarsılmaz… Tıpkı zamana karşı ayakta kalan eski bir taş gibi. Kimi onu fark etmez, kimi üstüne basar geçer. Ama o taş, oradadır. Sağlamdır. Eskimemiştir.
Zaman, her şeyi siler. Güzellik geçer, güç tükenir, alkış biter. Ama şahsiyet kalır.
Ve sonunda insanın mezar taşında yazan ad değil; ardında bıraktığı duruş konuşur.
Yusuf Kartal...