Hayat, söylenememiş cümlelerin, yarım kalmış bakışların ve ertelenmiş sözlerin gölgesinde akar. Hepimizin dilinde dönüp duran, fakat bir türlü dudaklarımızdan dökülmeyen kelimeler vardır. “Sonra söylerim” deriz, “daha zamanı var” diye avuturuz kendimizi. Oysa zaman, bizim ertelemelerimizi beklemez. Giden gider, kalan kalır; ama söylenmeyen söz, kalbin içinde bir ağırlık gibi yerleşip ömür boyu taşınır.
Bir babaya “seni seviyorum” demek bazen koca bir ömrün en zor cümlesi olabilir. Bir anneye, “hakkını helal et” diyebilmek için çoğu zaman bir cenaze evinin sessizliğini bekleriz. Bir dosta “iyi ki varsın” demek için illa ki uzaklara gitmesini mi beklemeliyiz? Hayat, bize bu soruları her gün usulca fısıldar; ama biz çoğu kez duymayız.
Ertelenmiş sözler, aslında insanın kendi içindeki korkularıdır. Gururdan, utançtan ya da belki de basit bir ihmalden ötürü dilimize gelen kelimeleri yutarız. Fakat bilmeyiz ki, yutulan her söz kalpte bir yara açar. Zamanla bu yaralar kabuk tutar, ama hiç kapanmaz. Ve bir gün, bir mezar taşının başında sessizce fısıldadığımızda o sözler artık sadece bize aittir, muhatabı yoktur.
Belki de felsefenin en yalın öğretilerinden biri şudur: “Söylenmemiş söz, var olmamış bir hakikattir.” Bir duyguyu, bir düşünceyi dile getirmediğimiz sürece o, sadece zihnimizin bir misafiridir. Oysa dillendirildiğinde, hem bizi hem de karşımızdakini dönüştürür.
İnsan, çoğu zaman hayatı sınırsız zanneder. “Bir gün mutlaka söylerim” der. Fakat o “bir gün”, çoğu kez hiç gelmez. O yüzden ertelenmiş sözlerin yükünü taşımamak için, hayatın tam ortasında, şimdi, burada söylemek gerekir. Teşekkür edilecekse teşekkür edilmeli, özür dilenecekse dilenmeli, sevgi söylenecekse saklanmamalı. Çünkü belki de yarın, kelimelerimize şahitlik edecek kimse kalmayacak.
Sonuçta, hayat sadece yaşadıklarımızdan değil, söyleyemediklerimizden de oluşur. Ve çoğu zaman insanı en çok yoran, yaşadıkları değil, söylemeye fırsat bulamadıklarıdır.
Belki de bugün, tam da şu an, içimizde ertelediğimiz bir sözü dile getirmenin vaktidir. Çünkü hayatın en büyük pişmanlıklarından biri, söylenecekken söylenmemiş, duyulacakken duyulmamış kelimelerdir.