Dostluk, kelimelerden önce bakışlarla başlar. Bir insanın gözlerindeki sıcaklığı, yüzündeki doğal ifadeyi, gülüşündeki samimiyeti hissettiğin an, aranızda görünmez bir köprü kurulur. Bu köprü, yıllar içinde anılarla, paylaşılan acılarla, kahkahalarla güçlenir. Bir gün o köprüden geçerken karşındaki yüzün tanıdık olmadığını fark edersen, anlarsın ki bir şeyler değişmiştir.

Bugün, teknoloji ve estetik endüstrisi yalnızca yüzleri değil, ilişkileri de değiştirdi. Bir zamanlar "dostum" dediğin insanın yüzündeki ince çizgiler, birlikte yaşlanmanın en kıymetli izleriydi. O çizgiler, kaç gece sabaha kadar dertleştiğinizi, kaç kez birbirinizi güldürdüğünüzü, kaç acıyı omuz omuza göğüslediğinizi anlatırdı. Şimdi ise o izler siliniyor; yerini pürüzsüz ama ruhsuz bir ifade alıyor.

Botoks, kırışıkları yok ederken mimikleri de öldürüyor. Oysa dostluk, mimiklerin dilinden konuşur. Kaşın hafif çatılması, dudakların köşesindeki küçük bir titreme, göz kenarındaki gülme çizgileri… Bunların hepsi dostluğun sessiz cümleleridir. Mimik yoksa samimiyet de eksilir. Çünkü yüz, insan ruhunun en dürüst aynasıdır. O ayna kapatıldığında geriye yapay bir vitrinden başka bir şey kalmaz.

Daha da kötüsü, bu değişim sadece fiziksel değil. Yüzlerdeki yapaylık zamanla kalplere de sızıyor. İnsanlar gerçek hislerini saklıyor, gülüşleri pozdan ibaret oluyor, sohbetler filtresiz olamıyor. Dostluk, filtresiz olmayı ister; çirkinleşmeyi, kırışmayı, ağlamayı, dağılmayı bile… Çünkü bütün bunlar, iki insan arasında güven inşa eder.

Bir gün, dostum sandığım birine baktım. Dudakları artık eskisi gibi gülmüyor, gözleri aynı sıcaklıkla bakmıyordu. Belki botoksun etkisiydi, belki de hayatın… Ama hissettiğim tek şey, o eski dostluğu artık göremediğimdi. İşte o an, içimde ince bir sızıyla şunu düşündüm:

“Dostluk, botokslu dudaklardan ve yüzlerden olmaz"

Ve biliyordum ki bu fark ediş, artık çok geçti. Çünkü dostluk, sıcaklığını kaybettiği yerde geri dönmez.
Belki de mesele botoks değil, belki mesele bizim giderek daha fazla “kendimiz olmaktan” uzaklaşmamız. Dostluk, cesaret ister; kırışmaya, ağlamaya, yaşlanmaya razı olma cesareti… Bu cesareti kaybettiğimizde dostluğu da kaybederiz.