Kayseri’de sokak röportajında konuşan bir vatandaşı dinleyince istemsizce bir şok dalgası oluştu. Önce biraz algılayamadım, düşündüm fakat bu bile benim düşüncelerimin sınırlarını zorlayacak cinstendi.
Mikrofon uzatılan emekli amcamız 16.000 TL maaş aldığını ve 13.500 TL kira verdiğini dile getirdi. Elbette şaşırdığım nokta bu olmadı. Çünkü Türkiye standartlarında bu gayet normal bir durum.
Asıl şaşırdığım şey amcanın “Bunun dışında her şey çok güzel. Yine AK Parti'yi desteklerim" demesiydi.
Amcamızın aslında Türkiye’nin konuştuğu büyük bir sorunu basit bir pürüzmüş gibi anlatmasına mı şaşırayım, yoksa her şeyin çok güzel olduğuna kendisini inandırmasına mı?
Bilmem kaçıncı yüzyılda hâlâ karpuz kuyruğuna girilen bir zamana denk gelmişiz ve her şeyin güzel olduğu söyleniyor. Hayal ile gerçek arasındaki ince çizgideyiz. Yaşanılanların hayal olmasını diliyoruz fakat sizlere kötü bir haberim var: Her şey o kadar gerçek ki…
Emekli amcalarımızın bu söylemlerinin ardından aklıma bir dizi repliği geldi. Lucifer’ın “Ben şeytanım" itirafına rağmen karşısındaki kadının inanmayıp “Hayır, değilsin" demesi kadar ikonik bazı şeyler.
Hani diyorlar ya, “Başka ülkede yaşayamam" diye. Kesinlikle öyle; başka hiçbir yerde her gün bu kadar garip olayla karşılaşmak mümkün değil.
Ha, bakın geçenlerde yine bir sokak röportajında denk gelmiştim. Bir amcamız yine şaşırtmadı ve emeklilerin her birinin 10’ar dairesi olduğunu iddia etti. O zaman Türkiye’nin tüm zenginleri emeklilerimizden mi oluşuyor?
Aslında düşününce, Türkiye’de ekonomik refah, işsizlik, aile içi sorunlar, toplumsal sorunlardan önce zihniyetlerin değişmesi gerekiyor. Her şeyin temelinde zihniyetlerin değişmesi yatıyor olabilir. Zihinlerimize gerçekleri enjekte edemeyeceksek şayet, sorunlarla yüzleşmekten de kaçamayız.
Belki iklimler değişecek ama biz hâlâ kutuptayız. Belki asırlar geçecek fakat biz hâlâ yıllar öncesinde kalmışız. Her şey değişse de zihniyetler değişmeyecek, görünen o ki…