Kayseri’de 1940’lı yılların başında çocuklar arasında hızla yayılan “taş döğüşü” oyunu, dönemin en dikkat çekici toplumsal güvenlik sorunlarından biri hâline gelmişti. Sapan benzeri basit oyuncaklarla taş fırlatarak yapılan bu oyun, masum bir çocuk eğlencesi olmaktan çok uzak bir noktaya ulaşmış ve birçok çocuk ağır yaralanmalarla hastanelere kaldırılmıştı. Artan şikâyetler, okul yönetimlerinin raporları ve velilerin tedirginliği üzerine Vilayet Makamı, 21 Mart 1940 tarihinde bu tehlikeli oyunun yasaklanması için resmî bir karar çıkardı.
Yasak kararına göre Kayseri Zabıta Teşkilatı, çocukların taş döğüşü oynadığı alanlarda sıkı denetim yapacak, oyuna devam eden çocukların velileri ise para cezasına çarptırılacaktı. Amaç hem aileleri bilinçlendirmek hem de çocukların oyunun zararları konusunda caydırılmasını sağlamaktı. Dönemin idarecileri, oyunun yalnızca bireysel yaralanmalara değil, mahalleler arası gerginliklere de yol açtığını belirterek yasağın önemine vurgu yaptı.
Kayseri’de buna rağmen, alınan tüm tedbirler kısa sürede etkisini gösteremedi. Taş döğüşü, özellikle okul çıkışlarında, teneffüslerde ve boş alanlarda çocukların en çok tercih ettiği oyunlardan biri olmaya devam etti. Çocukların sınırlı eğlence imkanlarına sahip olması ve mahalle kültürünün rekabetçi yapısı, bu oyunu adeta bir gelenek hâline getirmişti. Zabıta ekiplerinin sık sık denetim yapmasına karşın oyunun tamamen engellenememesi, yasağın sahadaki zorluklarını da ortaya koyuyordu.
Kayseri’de 1940’ların sonuna gelindiğinde ise taş döğüşü oyununun hala birçok mahallede devam ettiği görülüyordu. Yerel kaynaklara göre oyun, 1950’li yıllara kadar tamamen silinmemiş; çocuklar arasında popülerliğini korumuştu. Bu durum, alınan resmi önlemlerin toplum alışkanlıklarını değiştirmekte ne kadar zorlandığını gösteren çarpıcı bir örnek olarak değerlendiriliyor.
Bugün geriye dönüp bakıldığında, 1940’ta getirilen bu yasaklama kararı, Kayseri’de çocukların güvenliği konusunda atılan erken ve önemli adımlardan biri olarak kabul ediliyor. Taş döğüşü oyununun onlarca çocuğu yaralamış olması, dönemin yöneticilerinin bu konuya eğilmesinde belirleyici rol oynadı. Yasak kararının ardından uygulanan para cezaları, zabıta denetimleri ve resmi uyarılar, yerel yönetimlerin çocuk sağlığını koruma yönündeki gayretini gözler önüne seriyor.



