Gazze’ye insani yardım götürmek amacıyla Sumud Filosu’na katılan Kayserili aktivist Abdulsamed Turan, Türkiye’deki destek yürüyüşünde yaşadıklarını ve gözaltı sürecinde maruz kaldıkları muameleyi detaylarıyla paylaştı. Turan, 45 ülkeden yaklaşık 500 katılımcının bulunduğu filoda İsrail müdahalesi sonucu tutulduklarını, ağır koşullarda alıkonulup işkenceye varan uygulamalarla karşılaştıklarını belirtti.
Filonun yolculuğu ve müdahale anı
Turan, Sumud Filosu’na İtalya’dan katıldığını ve Sicilya’da yaklaşık 10–12 günlük bir hazırlık eğitimi aldıklarını aktardı.
Yardımların teknelere yüklenmesinin ardından yola çıktıklarını, yolculuk sırasında İsrail kaynaklı sabotajlar ve drone saldırılarıyla defalarca durdurulduklarını söyledi. Gazze’ye yaklaşık 50 mil kala, kalabalık ve tam teçhizatlı komandoların teknelerine müdahale ettiğini, tüm gemilerin Aşdot Limanı’na çekildiğini anlattı.
Gözaltı ve cezaevi koşulları
Turan’ın aktardıklarına göre, aktivistler ters kelepçeyle saatlerce bekletildi; soğuk transfer otobüsleri ve hücre otobüslerinde uzun süreler geçirildi. Ardından Necef Çölü’nde bir cezaevine götürüldüklerini, burada 15 kişilik kafeslere 50–60 kişi sığdırıldığını, çıplak arama, aşağılama ve esir kıyafeti giymeye zorlanma gibi uygulamalarla karşılaştıklarını ifade etti.
Su, yemek ve tıbbi destek sağlanmadığını, telefon hakkı kullandırılmadığını ve bu koşullarda üç gün geçirildikten sonra Türkiye’ye transfer edildiklerini söyledi.
Turan’dan güçlü çağrı: "Durmayacağız"
Yaşananlara rağmen amaçlarının Filistin’e destek olmak olduğunu vurgulayan Turan, “Biz bunu Filistinliler uğruna yaptık, ablukayı kırma uğruna yaptık ve durmayacağız” dedi. Turan, alıkonulma deneyiminin kendilerini yıldırmayacağını belirterek, gerekirse “100 gemiyle, 500 gemiyle” abluka kırılana kadar eylemlerine devam edeceklerini söyledi.
Değerlendirme ve sonuç
Turan’ın ifadeleri, Sumud Filosu katılımcılarının uluslararası platformlarda maruz kaldığı muameleye ilişkin güçlü bir görgü tanıklığı sunuyor. Aktivistin “Bu insanlar bizim gibi değiller. İnsaniyetlerini kaybetmişler” sözleri, yaşanan muamelenin ciddiyetini ve uluslararası insan hakları standartlarının ihlal edilme olasılığını gözler önüne seriyor.
Turan ve benzeri aktivistler, yaşadıklarını konuşmaya devam ettikçe, olayın hukukî ve diplomatik boyutlarıyla ilgili tartışmalar da gündemde kalmaya devam edeceğe benziyor.
