Türkiye’de son dönemlerde artan gıda ve temel tüketim ürünleri fiyatlarına, içme suları da eklendi. Ev ve iş yerlerinde en çok tercih edilen 19 litrelik damacana suların fiyatları adeta yarışa girmiş durumda. İstanbul’da resmi tarife 110 TL olarak belirlenmesine rağmen, pek çok markada evlere teslim fiyatı 135 ila 190 TL arasında değişiyor.
Tüketiciler, artık su siparişi verirken bile iki kez düşünmek zorunda kalıyor. Çünkü yapılan hesaplamalara göre, bir damacananın içindeki suyun gerçek maliyeti yalnızca 1,5 ila 3 TL arasında değişiyor. Ancak tüketici, aynı suya 150 TL hatta bazı markalarda 200 TL’ye yakın bir bedel ödüyor.
Depozito bedeli 300 TL’ye kadar çıktı
Artan fiyatların yanı sıra, damacana depozitoları da dikkat çekici seviyelere ulaştı. Boş damacana iadesi yapmayan müşterilerden bazı firmalar 250–300 TL arasında depozito bedeli talep ediyor. Böylece, ilk kez damacana alacak bir tüketici sadece suya değil, şişeye de yüksek bir ücret ödemek zorunda kalıyor.
Asıl artış suyun kendisinde değil
Uzmanlara göre fiyat artışlarının temel nedeni, suyun kendisinden ziyade ambalaj, dağıtım ve pazarlama giderlerinden kaynaklanıyor.
Nakliye, personel, enerji ve plastik ambalaj maliyetlerindeki artış, su fiyatlarını doğrudan etkiliyor. Ancak buna rağmen bazı markaların kâr oranlarını ciddi şekilde artırdığı, suyun artık “lüks tüketim ürünü” haline geldiği eleştirileri yapılıyor.
Tüketici tepkili: “Suyun bile lüks olduğu bir dönemdeyiz”
Vatandaşlar, sosyal medyada ve tüketici forumlarında su fiyatlarına yoğun tepki gösteriyor. “Bir zamanlar 10 liraya aldığımız su şimdi 150 lira oldu, su bile artık lüks,” şeklindeki yorumlar dikkat çekiyor.
Bazı tüketici dernekleri, suyun temel bir ihtiyaç olduğunu hatırlatarak, fiyatların kontrol altına alınması gerektiğini savunuyor. Dernek temsilcileri, ambalajlı su satışının denetim altına alınmaması halinde fiyatların kısa sürede 200 TL sınırını da aşabileceği uyarısında bulunuyor.
