TBMM Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu, yaptığı son toplantıda üç milletvekilinin İmralı Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumuna gerçekleştirdiği ziyaretin tutanak özetini gündemine aldı. TBMM Genel Sekreter Yardımcısı Ahmet Bozkurt tarafından okunan tutanakta, görüşmenin ayrıntıları ve Abdullah Öcalan’ın değerlendirmeleri komisyon üyeleriyle paylaşıldı.
Komisyonun 21 Kasım 2025 tarihli toplantısında, beş siyasi parti grubundan birer temsilciyle oluşturulacak heyetin İmralı’ya gitmesine yönelik oylamada nitelikli çoğunluk sağlandığı belirtildi. CHP ve Yeni Yol Partisinin heyete üye bildirmediği ifade edildi. Bu doğrultuda Hüseyin Yayman, Feti Yıldız ve Gülüstan Kılıç Koçyiğit’in 24 Kasım 2025’te Adalet Bakanlığı izniyle İmralı’ya giderek Abdullah Öcalan’ın beyanlarını aldığı kaydedildi.
Tutanakta yer alan bilgilere göre Öcalan, görüşmede Türk-Kürt ilişkilerinin yüz yıllık seyrine değinerek, “Sayın Devlet Bahçeli'nin sözleri ile büyük katkı sağladığını, kendisinin Cumhuriyet tarihinde ender görülen bir cesaret sergilediğini ve kendisine şükran duyduğunu” ifade etti. Öcalan, ayrıca “Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a şükran ve teşekkürlerini” sundu. Silahlı yöntemleri terk ettiğini ve siyasal çözüm çizgisinde olduğunu belirten Öcalan, 27 Şubat 2025’te yaptığı çağrı doğrultusunda sürece bağlı kaldığını söyledi. Ziya Gökalp’e atıfla Türk-Kürt kardeşliğine vurgu yaptığı da tutanakta yer aldı.
Görüşmede Feti Yıldız’ın, şehit ailelerinin avukatı olduğunu hatırlatması üzerine Öcalan, “Ben Devlet beyin el sıkması ile başlayan süreç içinde verdiğim tüm sözlerin arkasındayım” dedi. Hüseyin Yayman’ın şehit ailelerinin hassasiyetiyle hareket ettiklerini belirtmesi üzerine Öcalan, “Her asker kaybının kendisi için trajedi olduğunu, asla sevinmediğini, bu gençlerin böyle ölmemesi gerektiğini” dile getirdi. TUSAŞ eylemine üzüldüğünü ifade etti.
Heyet tarafından Lozan ve 1924 Anayasası öncesi döneme ait kavramların kullanılmasının süreci zehirlediği, PKK’nın Zap Bölgesi’nden çekilirken silahlı görüntülerin kamuoyunda infial oluşturduğu, SDG’nin 10 Mart mutabakatına uyması gerektiği ve Suriye konusunda yeni bir açıklama yapmasının önem taşıdığı Öcalan’a aktarıldı. Bunlara karşılık Öcalan, “PKK'nın sadece eldeki silahların değil, zihinsel olarak da silahların bırakılması gerektiğini” söyledi.
Türk-Kürt toplumlarının tarihsel bağlarına işaret eden Öcalan’ın sözleri üzerine Feti Yıldız, çatışma dönemlerinde dahi Türk-Kürt düşmanlığının toplumda oluşmadığını belirtti. Öcalan ise şehit ailelerine saygı duyduğunu vurgulayarak, daha önce dile getirdiği “devlete hizmet etmeye hazırım” sözlerinin arkasında olduğunu yineledi. 27 Şubat çağrısından bu yana çatışma yaşanmadığını, bunun büyük bir politik açılım sağladığını aktardı.
Komisyonun, 27 Şubat açıklamasında ayrı devlet, federasyon, idari özerklik veya kültüralist modeller olmadığını hatırlatması üzerine Öcalan’ın bunu onayladığı tutanakta yer aldı. Suriye konusundaki sorular üzerine Öcalan, SDG ile 10 Mart’ta yapılan 8 maddelik anlaşmayı esas aldıklarını, Suriye’de üniter yapıyı ve yerel demokrasiyi benimsediğini, yerel savunma gücü bulunmadığını, yalnızca “asayiş kapsamında polis gibi güçler” olduğunu ifade etti. Ayrıca bölgede İsrail’in hamlelerine karşı dikkatli olunması gerektiğini belirtti.
Öcalan, Türksüz Kürtlerin, Kürtsüz Türklerin yaşayamayacağını söyleyerek tarihsel birlikteliğe Sultan Sencer üzerinden vurgu yaptı. Reel sosyalizmi 1995’ten bu yana terk ettiğini, PKK’yı 1993’te feshetmesi gerektiğini ancak “her seferinde bir elin bu girişimi sabote ettiğini” ve bunu “darbe mekaniği” olarak tanımladığını dile getirdi.
“Ferhat Abdi Şahin’i tanıyor musunuz, talimatınızı dinler mi?” sorusuna Öcalan’ın, “kendisine yakın biri olduğunu ve bağlı olduğunu” söylediği aktarıldı. Heyet üyeleri ise süreçte gerçekleşmesi mümkün olmayan taleplerin dillendirilmesinin sürece zarar vereceğini belirtti.
Tutanakta yer alan tüm bu ifadeler komisyonun bilgisine sunularak görüşme tamamlandı.
