Üretimine başlandığı dönemlerden bu yana kitlelerin ilgisini çeken vosvos (beetle) lar Almanya’yı 1933’ten 1945’e kadar yöneten Adolf Hitler tarafından tasarlanır.‘Halk için otomobil’ sloganıyla satışa sunulan ve bir döneme damgasını vuran efsanevi araçlar Türkiye’de ise çok eskiden bu yana tutkunlarıyla buluşuyor.Pek çok filme ve yaşama tanıklık eden bu araçlar müptelalarının elinde adeta sanata dönüşüyor.Araba parçalarının da bir ruhunun olabileceğini akıllara getiren Tostbaa Cafe ve sahibi Tuğçe Dağdelen yaptığı tasarımlar ile adını şimdiden sanat severlere duyuracağa benziyor.Daha öncesinde birçok kişiyle röportaj yaptım ama,böyle keyif aldığımı hatırlamıyorum.Sanırım konu klasik arabalar ve onlar ile gerçekleştirilen harika tasarımlar olunca insan söylediği sözden,dinlediği cümleden keyif alıyor.Sordukça sormak,dinledikçe dinlemeye devam etmek geliyor içimden.Sonra mı?Sonrasında gökkuşağı tadında bir bahçeye adım atıyorum.Bu renkli kafe gönlümü daha bahçeye adım atar atmaz fethetmeye başlıyor.Bahçede beni halk arasında vosvos olarak bilinen arabalardan yapılmış etkileyici ve farklı tasarımlar karşılıyor.Gittiğinizde emin olun,ilk olarak bahçedeki renkli varillere,çiçeklere ve 8 ayaklı örümcek vosvosa gözünüz takılacak.Kapıyı araladığınızda ise sizinle neşesi ve samimiyeti ile ilgilenen bir kafe sahibi bulacaksınız. “Merhabalar” diyorum.Gökyüzü mavisi gözleriyle gülümseyerek “Merhabalar,hoş geldiniz.”diyor.Daha önce birçok kez geldiğim kafede, o an için bulunmaktan bir kere daha mutluluk duyuyorum.Defalarca müşterisi olarak gittiğim kafeye bu kez,röportaj yapmak için gidiyorum.İçimde keyifli bir röportaj olacağını bilmenin rahatlığı ve huzuru var.Öncelikli olarak kendimi tanıtıyorum.Kafesine çayını,kahvesini içmek için defalarca kez geldiğimi zaten biliyor.Bu kez farklı bir mekanı okuyuculara gazeten duyurabilmek amacıyla ordayım.Ardı ardına sorularımı sıralıyorum.İlk olarak,“Kendinizi tanıtır mısınız?”diyorum.Kendisini tanıtmaya başlıyor.2006 yılında Erciyes Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo Televizyon ve Sinema Bölümü’nü kazanarak İzmir’den Kayseri’ye geldiğini söylüyor.Konuşmamıza devam ediyoruz.Tuğçe Dağdelen okul hayatına başladığı günden bu zamana kadar harçlığını kazanabilmek amacıyla birbirinden farklı kafelerde çalıştığını konuşmamız esnasında söylüyor.Azimli ve istikrarlı olduğunu düşündürüyor bana.Sempatik tasarımlarıyla birçok bireyin ilgisini çeken klasik otomobiller, üniversite öğrencisi Dağdelen’in de canlı renkleriyle ilgisini çekmişe benziyor.Kimin ilgisini çekmez ki?Sanki dilleri var o klasik otomobillerin.Sahibi olan ve kendisini seven herkesin hayatına farkındalık katıyorlar.Vosvos sahipleri hiçbir zaman araç satın aldık demezler.“Fark ettiniz mi ?”Bilmiyorum.Çünkü beetleların bir ruhu vardır.Onlar sahipleri ile konuşurlar.Hatta her birinin birer ismi ya da lakabı vardır.Fındık ya da sarışın gibi…Tuğçe Dağdelen’de o ruhun peşinden gitmiş anlaşılan.O günden itibaren çocukluk hayaline kavuşmak için kazandığı parayı biriktirmiş.2010 yılına gelindiğinde ise Tuğçe Dağdelen,hayalini kurduğu vosvoslardan birini satın almış.Arabasıyla yolların tadını çıkarmaya başlamış.Kendisi için değerli olan klasik otomobil parçalarından oluşan bir cafe açmaya karar vermiş.Sonrasında okul ve iş hayatını bir arada yürütmeye çalışan Dağdelen,yaşamını sahibi olacağı bir kafede şekillendirmeye karar vermiş.Şuan aynı zamanda üniversite eğitimine devam ediyor.Kendi birikimiyle vosvos kafeyi açmış.Dağdelen, bu süre içerisinde birçok zorlukla yaşadığı zorluğu karşılaşmış.Merak etmiyor değilim doğrusu. “Hayalinin peşinden giden 28 yaşındaki bu genç kadın, o süre içerisinde neler yaşadı acaba?”Sanki düşündüğüm soruyu biliyormuş gibi bu parçaları nasıl bir araya getirdiğimi merak ediyorsunuz değil mi? diyor. “Evet”diyorum. Anlatıyor… Anlatıyor… Kullandığımız malzemelerin tamamına yakınını otomobil parçalarından oluşturduklarını söylüyor. Araba tekerleği ve koltuklardan rengarenk sandalyeler tasarlamışlar.Bar kısmına ise Volkswagen’in ilk ürettiği araçlardan biri olan T2’nin ruhunu taşımışlar.Ortaya çıkardıkları sonuç ile gurur duyuyor olsa gerek.Sözlerini peş peşe sıralıyor.Meksika,Brezilya ve Almanya esintileri taşıyan ve kafenin tasarımında kullandığı bu araçların Türkiye’yi kültürel ve sektörel anlamda canlandıracağı vurgusunda bulunuyor. “Geriye tatlı bir yorgunluk kalsa gerek”diyorum. Kafasını sallıyor,onaylarmışcasına.“Söylediğiniz gibi geriye tasarımlar bittikten sonra sadece tatlı bir yorgunluk kalıyor.Bir mekanda kendi emeğini görmek önemli.Baktıkça hayalimi gerçekleştirdiğime hala inanamıyorum ama,sanırım o kadar uğraştığımıza değdi”diyor.
YURT DIŞINDAN TÜRKİYE’YE “8 AYAKLI ÖRÜMCEK VOSVOS”
1960’ların hippi kültürünü yansıtan klasik otomobil parçalarının,28 yaşındaki Tuğçe Dağdelen’in ellerinde birer dekora dönüştüğünün farkındayım.Volkswagen beetle (vosvos) türü klasik araçlara çocukluğundan bu yana sempatisinin olduğunu da röportajımız esnasında anlatıyor.“Kafe’nin tasarımında sadece arabaların iskeletlerini mi kullandınız?”diyorum.Dağdelen sorumu“Hayır, sadece klasik araç iskeletleri kullanmadık.Aynı zamanda otomobil parçalarından da yararlandık”diyor.O ara Tostbaa Cafe’de bulunan Vosvos ve Westfalia (T1-T2) modeli araçların farklı tasarımları ile kafe kültürüne yeni bir boyut kazandıracağını düşünüyorum.Çünkü burada mavi,yeşil,turuncu renkleriyle bir zamanların köftecisi,minibüsü,karavanı olan araç parçalarından insanlara sohbet edebilecekleri,misafirlerini ağırlayabilecekleri bir yaşam alanı meydana getirilmiş.Bu kadar çok emek harcayarak bir araya getirilen parçaların Tuğçe Dağdelen’in ellerinde sanata dönüşmesi kaçınılmazdı sanırım. Dağdelen,“Biliyor musunuz?Aynı zamanda Tostbaa Cafe’yi açarak Türkiye’de bir ilke imza attık”diyor.Anlatmasına zaman veriyorum. “Buyrun,devam edin lütfen”diyorum.Büyük bir keyifle olanları anlatıyor.Yurt dışındaki örneklere bakarak 8 ayaklı örümcek vosvosu bütün zorluklara rağmen tasarladıklarını dile getiriyor.Kafeye gelen müşterilerin ‘örümcek vosvosa’ yoğun ilgi gösterdiklerini de anlatmadan geçemiyor.”8 ayaklı örümcek vosvos”diyorum.Hemen anlıyor gibi ne söyleyeceğimi cümleleri ardı ardına sıralıyor.“Vosvos,8 demir direkten oluşuyor.Yaklaşık olarak 2,5 metre yüksekliğinde.Tasarımı bizi çok zorladı.Gece gündüz demeden parçaların bir araya gelmesi için uğraştık”diyor.
“GÖKKUŞAĞI TADINDA KLASİKLER,TOSTBAA’DA!”
Yaşadığımız evler,yürüdüğümüz sokaklar ve birkaç saatliğine dinlenme molası vererek gittiğimiz kafeler tasarımlarıyla insan psikolojisinde büyük bir öneme sahip.Vosvosları hayatının merkezine yerleştiren Dağdelen,bir taraftan kafesi ve müşterileriyle ilgilenirken diğer taraftan 4 yıldır Vosvos Klübü üyesi.Başarısı,verdiği emek ve hayal dünyası ile beni umutlandırıyor.Bütün zorluklara rağmen iyi iş çıkardıklarını düşünüyorum.Herkes Tostbaa Cafe’ye gelmeli.Özellikle vosvos tutkunları.O zaman ne demek istediğimi daha iyi anlayacaklar.Yaptıkları pastalardan biblolara,saatlere kadar her şeyde 77 senelik beetle üretiminin ruhunu görebileceksiniz.Birkaç saatliğine de olsa kendinize vakit ayırın ve adımlarınız size bu şirin kafeye getirsin.Göreceksiniz ki bu kafe bir anda ortaya çıkmamış.Planlar yapılmış.Araştırmalarda bulunulmuş.İlk başlarda her şeye bir hayal gözüyle bakılmış oysa.Sonrasında kolları sıvamaya karar vermişler.Arkadaşlarıyla birlikte 3 koldan sarılmışlar,işlerine.Çabalamışlar.Boşa da gitmemiş doğrusu.Pes etmeyerek ne de iyi yapmışlar.Yıllarca çalışarak biriktirdiği paralar ile hayal gücü birleşince Tostbaa Cafe ortaya çıkmış.Kafenin bulunduğu sokağın dili olsada konuşabilse keşke beton yığınlarının arasında gökyüzünün ve doğanın her rengini görebiliyorsunuz deseler. Sonra şanslısınız arkadaş!Şanşlısınız naraları atabilseler.Vostdost Klübü üyesi Dağdelen,her yaş grubundan vatandaşı kafelerine beklediklerini dile getiriyor.Kafedeki eksiklerini tamamlayarak iftardan sonra da kafenin açık olduğunu söylüyor.Devamında kendisi ile tanışmaktan mutlu olduğumu dile getiriyorum. Belli ki işlerini severek yapıyorlar.Bütün müşterilerinden olumlu tepkiler alacaklarına eminim. Son olarak “Gökkuşağı renklerini içinde barındıran bu kafeyi çok sevdim”diyor ve geçirdiğim tatlı zaman diliminin yürüdüğüm yolda tadını çıkarıyorum: “Sevimli hayallerin her zaman gerçek olması dileğiyle.”