Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, İstanbul Kültür Yolu Festivali kapsamında sanatseverlerle buluşan ve Filistinli sanatçıların eserlerinden oluşan “Hala Yaşıyorum” adlı resim sergisini ziyaret etti.
Sanatın evrensel diliyle direniş ve umut
Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan yapılan açıklamaya göre, Polat Piyalepaşa Çarşısı’nda sanatseverlerin beğenisine sunulan sergiyi gezen Bakan Ersoy’a, serginin küratörü Samed Karagöz eşlik etti.
Ziyarette, Filistinli sanatçıların eserleri hakkında kapsamlı bilgi alan Ersoy, sergide yer alan Maisara Baroud, Khaled Hourani, Nabil Anani ve 11. Necip Fazıl Uluslararası Kültür Sanat Ödülü sahibi Sliman Mansour’un çalışmalarını inceledi.
Üç ana bölümden oluşan sergi; organizasyonla aynı ismi taşıyan “Hala Yaşıyorum”, “Filistin Benim Vatanım” ve “Ben Yıkılmayacağım” başlıkları altında toplandı.
Eserlerde, Filistin halkının yaşadığı insani dramlar, direniş sembolleri, kültürel mirası koruma çabası ve umuda tutunma iradesi güçlü biçimde yansıtıldı. Her tablo, acıların ötesinde bir halkın kimliğini, belleğini ve dayanıklılığını sanatın diliyle anlatıldı.
“Sanat, insanlığın ve adaletin yanında”
Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, ziyaretin ardından yaptığı paylaşımda “Filistinli sanatçıların sesine, sanatın diliyle kulak verdik. İstanbul Kültür Yolu Festivali kapsamında düzenlenen ve büyük ilgi gören ‘Hala Yaşıyorum’ sergisini gezdik’’ ifadelerini kullandı.
Bakan Ersoy açıklamasında ayrıca ‘’Filistinli sanatçıların eserleri, yaşanan acıların, direnişin ve umudun izlerini taşıyor. Her bir tablo, bir milletin köklerini, hafızasını ve var olma mücadelesini sanatın evrensel diliyle yansıtıyor’’ ifadelerini dile getirdi.
‘’Bu anlamlı sergi, savaşın karanlığına rağmen insan ruhunun üretmeye, direnmeye ve anlatmaya devam ettiğini kanıtlıyor’’ ifadelerini kullanan Mehmet Nuri Ersoy, sanatın birleştirici gücüyle adaletin ve insanlığın yanında olmaya devam edeceğini vurguladı.
Serginin Detayları: Filistin’in hikâyesi tuvale yansıtıldı
“Hala Yaşıyorum” sergisi, Filistinli sanatçıların kişisel deneyimleriyle yoğrulmuş, acı ve direniş temalarını güçlü biçimde işleyen bir seçkiden oluşuyor.
Sergi; savaşın yıkıcılığını, işgal altındaki yaşamın zorluklarını ve Filistin halkının kültürel mirasına duyduğu bağlılığı sanat aracılığıyla görünür kılıyor. Her bir tablo, umut ile yıkım arasındaki ince çizgide var olmanın sembolü niteliğinde.
Eserlerde genellikle toprak tonları, kırmızı ve siyah renkler hâkim. Bu renkler, hem Filistin’in kimliğini hem de özgürlük mücadelesinin simgesel anlamını taşıyor.
Sliman Mansour’un figüratif çalışmaları, taş taşıyan köylü kadınlar üzerinden emeği ve direnci anlatırken; Khaled Hourani’nin eserlerinde modern grafik dille ironik bir politik duruş dikkat çekiyor. Maisara Baroud’un resimleri, yıkılmış kentlerin arasında kalan çocukların bakışlarıyla savaşın psikolojik izlerini yansıtıyor. Nabil Anani ise doğa, zeytin ağaçları ve geleneksel motiflerle Filistin’in köklerine olan bağlılığı tuvale taşıyor.
