“Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.” Bu cümle, sadece bir anayasa maddesi veya TBMM’nin duvarında asılı duran süslü bir söz değildir. Bu cümle, bir ulusun bağımsızlık mücadelesinden, kanla ve canla kazanılmış bir iradenin ifadesidir. Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının, halkın özgür iradesi olmadan hiçbir yönetimin meşru kabul edilemeyeceğini ilan edişidir. Peki, bugün geldiğimiz noktada egemenlik gerçekten kayıtsız şartsız milletin midir?”

Adaletin terazisi bozuksa…
Bir ülkede adalet işlemiyorsa, “egemenlik milletindir” cümlesi de eksik kalır. Bugün Türkiye’de birçok vatandaş kendini adaletin koruması altında hissetmiyor. Gerçek suçlular, eli kanlılar, yolsuzlukla servetlerine servet katanlar ellerini kollarını sallayarak sokaklarda dolaşabiliyor.

Öte yandan, fikirlerini özgürce dile getirenler, eleştiren gazeteciler, düşüncesini paylaşan öğrenciler yargılanabiliyor, cezalarla susturulmaya çalışılıyor.

Adaletin olmadığı bir yerde milletin iradesinden bahsedebilir miyiz? Çünkü egemenlik yalnızca sandığa gidip oy vermekle değil, aynı zamanda adaletin her birey için eşit işlemesiyle hayat bulur.

Basın özgürlüğü olmadan halk nasıl karar verecek?
Egemenlik milletin olacaksa, millet doğru bilgiyle karar verebilmeli. Bugün ise basın özgürlüğü ciddi şekilde zedelenmiş durumda. Ana akım medyanın büyük bölümü tek sesli hale gelmiş, farklı fikirler kendine nefes alacak mecra bulmakta zorlanıyor. Haberler ya sansürleniyor ya da çarpıtılıyor.

Oysa özgür basın, milletin kulağı ve gözü demektir. Halk gerçekleri öğrenemezse nasıl egemen olur? Halkın egemenliği, doğru bilgilenme hakkı ile mümkündür. Gerçekleri saklayarak, yalnızca iktidarın görmek istediği kadarını göstermekle demokrasi yaşatılamaz.

Demokrasi yalnızca sandık günü değil, hayatın her alanında yaşanır. İnsanların düşüncelerini korkmadan ifade edebildiği, protesto hakkını kullanabildiği, hak arayabildiği bir ortam varsa o zaman egemenlik milletindir denebilir. Ancak bugün toplumun birçok kesimi, konuşmaktan çekiniyor. İnsanlar sosyal medyada dahi düşüncelerini yazmadan önce “başıma bir şey gelir mi?” kaygısını taşıyor.

“Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” sözü, sadece Meclis’in duvarlarında değil, hayatın her alanında yaşatılması gereken bir ilkedir. Eğer gerçek suçlular dışarıda serbestçe dolaşırken, adalet arayanlar cezaevine giriyorsa, eğer özgür basın susturuluyorsa, eğer vatandaş kendi ülkesinde kendini güvende hissetmiyorsa, bu ilkenin gerçekte uygulanmadığını görmüş oluyoruz ve ne yazık ki inancımız ve umudumuz zedeleniyor.

Bugün milletin iradesine gerçekten sahip çıkmak istiyorsak, önce adaleti tesis etmeliyiz. Gerçek suçluların cezasını çektiği, masumların korkmadan konuşabildiği, gazetecilerin özgürce yazabildiği, insanların susturulmadığı bir Türkiye inşa etmek zorundayız. Ancak o zaman bu sözün içini doldurabiliriz.