Kayseri’de son yıllarda sessiz ama derin bir yara büyüyor. Sokak aralarında, okul çevrelerinde, park köşelerinde gençler fark edilmeden bir karanlığın içine çekiliyor. Bu mesele yalnızca birkaç gencin hatası ya da “yanlış arkadaş” meselesi değil; çok daha büyük, çok daha yapısal bir sorunla karşı karşıyayız.
Henüz hayatının başında olan çocuklar, kolay yoldan “kaçış” vaadiyle tanıştırıldıkları zararlı maddelerin esiri haline geliyor. Bir merakla başlayan süreç, kısa sürede bağımlılığa, ardından suça, aile içi yıkıma ve çoğu zaman geri dönüşü olmayan sonuçlara sürüklüyor. En acısı da şu: Bu gençlerin büyük bir kısmı neyin içine sürüklendiğinin farkına vardığında artık çok geç oluyor.
Bu noktada sorumluluk sadece emniyetin ya da yargının değil. Gençleri sadece suçla anmak yerine, onları hayata bağlayacak yollar üretmek zorundayız.