Kayseri son aylarda zam haberleriyle güne başlıyor, yine zamlarla günü bitiriyor. Artık hiçbir artış vatandaşın ilgisini bile çekmiyor, çünkü herkes biliyor: Bir şeyin fiyatı bugün değişmese bile yarın mutlaka değişecek.

Son altı ayda ekmekten ulaşıma, suya, doğalgaza, hatta pazar filelerine kadar her kalemde artış yaşandı. Kayseri’de toplu taşıma ücretleri 31 lirayı geçti, fırından alınan ekmek 10 liranın altına düşmez oldu. Kiralar zaten memur maaşını solladı. Maaşlar artıyor ama alım gücü aynı hızla eriyor. Ortada bir kısır döngü var: Zam geliyor, maaş artıyor, fiyatlar yeniden zamlanıyor. Sonuçta herkes aynı noktada kalıyor, hatta biraz daha geriye gidiyor.

Vatandaşın günlük hayatı artık “nasıl geçineceğiz?” sorusu üzerine kurulu. Ev hanımları markete listeyle gidip yarısıyla çıkıyor. Gençler akşam dışarıda oturmayı lüks sayıyor. Emekliler sabah pazara gidip en ucuz tezgâhı arıyor. Eskiden haftalık alışveriş torbalarıyla eve dönen insanlar şimdi birkaç poşetle yetinmek zorunda.

Kayseri, üretimiyle, ticaret kültürüyle, birikim disipliniyle tanınan bir şehir. Ama artık birikim yapmayı bir kenara bırakın, ay sonunu getirebilmek bile şükür sebebi haline geldi. İnsanlar “tasarruf” kelimesini unuttu, çünkü tasarruf edilecek bir pay kalmadı.

Bu şehirde insanlar sabah işe giderken hesap yapıyor, akşam eve dönerken yine hesap yapıyor. Çocukların okul servisi, faturalar, mutfak masrafı… Her biri ayrı bir yük. Sadece günü kurtarmak bile özel bir çaba gerektiriyor.

Yine de Kayserilinin en büyük gücü sabrı. Herkesin dilinde aynı söz var: “Bugün de geçecek.” Ama artık o “bugün” çok uzun sürüyor. Ekonominin ağır yükü sadece cüzdanları değil, umutları da zorluyor.