Yani tüm vekiller olarak herkes dokunulabilir olmalıdır. Bir tek kürsü dışındaki vekillerin yaptığı herşeye dokunulması lazım. Şimdi dokunulmazlığı zırh gibi kullanıyorlar. Yolsuzluğu olan farklı suçlardan birçok dosyası olan vekiller var. Normal vatandaşlar gibi yargılansınlar. Avrupa’da uygulanan sistem budur. Bizde de böyle olması lazım. Biz o yüzden Cumhuriyet Halk Partisi olarak tüm vekillerin dokunulmazlığının kaldırılmasını istiyoruz. Sadece kürsü dokunulmazlığı olmalıdır. Yani kürsüdee her fikri söyleme özgürlüğü olmalıdır. Onun dışında trafik kazası yapmış, başkasına hakaret etmiş, suçu neyse yargılansın. O vekillerin benden ne farkı var. Sokakta ki vatandaştan ne farkı var.
Türkiye ekonomisine bakış açınız nasıl? sizce gidişat ne durumda ilerliyor?
Bir bütçe yapılırken halka hiç sorulmuyor. Bürokrat ve teknogratlar bir araya gelip belirli zümrelere göre bütçe yapıyorlar. Burada bütçe yapılırken bizim isteğimiz şudur. Halka, halkın örgütlerine sorarak bu bütçelerin bu örgütlerle beraber konuşulup yapılması gerekir. Böyle kalkıp 5-10 bürokratın oturup Türkiye bütçesi yapması mümkün mü? Biz sosyal demokratlar olarak yanlız bütçede değil her konuda kanun teklifi bile hazırlanırken halka sorulması gerektiğine inanıyoruz. Halkın örgütlerine sorulması gerektiğine inanıyoruz. Bakın 4+4+4 çıkarıldı. Fakat hiçbir öğretmen kuruluşuna danışılmadı. Pedogoklara yine aynı şekilde danışılmadı. Kendileri sanki bu işi çok iyi biliyormuş gibi ama ellerine yüzlerine bulaştırdılar. Eğitimin niteliğini bozdular. Bir kere öğretmen formasyonları olmayanları öğretmen olarak atıyorlar. Eğitim sistemimiz tabi ki böyle oluyor. Bütçede de eğitime ayrılan kaynakların yetersiz olduğunu biliyoruz. Neticede insan yetiştiriyorsunuz ve bu alanda en az bütçeyi veriyorsunuz. Diyanet’in bile eğitime göre bütçesi daha fazladır. Milli eğitimin bütçesi diyanet işlerine göre çok azdır. İnsan yetiştiren kurumun bütçesini böyle yaparsanız neticede nitelikli insanı nasıl yetiştireceksiniz. O açıdan söylüyorum. Bir iş yapılırken topluma, toplumla alakalı örgütlere sorulmadan yapılıyor. Bu işler bir kişi tarafından yapılıyor. O kişi emrediyor şu şekilde yapacaksınız diye. Bu iş de bu şekilde yürütülüyor. Büyükşehir yasa tasarısıda bunun için yapılmıştı. İşte ekonomiyi de öyle bir şekilde anlatıyorlar ki sanki hiç anlaşılmaz bir şeymiş imajı veriliyor. Bir takım yabancı terimler kullanılarak anlatılıyor. Bir ekonomistin sözünü söyleyeyim size. ‘‘Bu benzin istasyonlarının adının vergi dairesi olarak değiştirilmesi gerekir.’’ Bu çok güzel bir açıklamadır. Benzinin 1/5’i maliyet kalan 4/5’ini vergi olarak alıyorsanız bu vergi dairesi sisteminden başka ne olabilir. Bu işleri halka açık şekilde anlatmıyorlar. İşte enflasyon diyorlar, devalüasyon diyorlar, bu şekilde halkın anlamayacağı şeyleri söyleyip önemli konuları bu şekilde geçiştiriyorlar. Vatandaşımız itaatkar olduğundan hükümettir doğru söylüyordur diyip onlara inanıyorlar. Hazırlanan bütçeyi bir ev ekonomisi olarak düşünelim. Para yok, evde çalışan yok, ama sürekli komşulara borçlanıyor. Bu borcuda alıp savuruyor. Yiyeceğine de ayırmıyor. Türkiye’nin durumu benim gördüğüm vaziyetiyle bu şekildedir. Ülkeye’de baktığımız zaman satılmadık yer kalmadı. Cumhuriyetin tüm kazanımları hepsi teker teker özelleştiriliyor. Cumhuriyetten sonra yapılan ne varsa hepsini sattılar. Bu kadar sattıktan sorna bu satışlar halka dönse, yine kimsenin diyeceği birşey olmaz. Ama halka geri dönüşü olmuyor. 10 yıllık AKP iktidarı dönemindeki borçlanma en az 10 kat artmış durumdadır. İşte diyorlar onu yapıyoruz. Bunu yapıyoruz diye. Vatandaş bir dönsün de kendisine baksın. Cebimize ne giriyor? Hala yoksulluk var. Hala fakirlik var. İnsanlar eğitimden yoksun. Çocuğunu okutamayacak durumda. Üniversite açılırken bize birçok öğrenci geldi. Çocuğunu kayıt yaptıracak parası yok. Yurt parası yok. Bize hep fakirlik edebiyatı yapıyorsunuz derler. Doğru diyorlar çünkü bu halk zengin değil. Bir örnek vereyim size. Bir babanın iki tane oğlu var. Ve ikiside üniversite kazanıyor. Babanın iki çocuğunu okutacak geliri olmadığından oğullarına diyor ki. ‘‘ oturup konuşun biriniz çalışıp diğerinizi okutacak. Bunun kararını siz verin’’ bakın bu bir baba için en zor kararlardan biridir. Ne kadar zor ve duygusal bir ortam oluyor. Şimdi bunu dediğimiz zaman bize fakirlik edebiyatından bahsediyorlar. Ne yapalım kardeşim malesef gerçek olan bunlar. Onun için bütçede bunları koyun bizde sizi destekleyelim. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak yapılan iyi şeyleri destekleriz. Beğenmediğimiz şeyleride eleştiririz. Bu hakkımızı da her zaman sonuna kadar kullanacağız.
Kayseri’li iş adamlarının üst üste gelen iflas haberlerine tanık oluyoruz. Bu konu hakkında neler söylemek istersiniz?
İşte ekonominin ve bütçenin göstergesi bu olaylar oluyor. Mesela geçenlerde öğrediğim bilgiye göre bu sene ödenemeyen çekler ve senetler geçen senenin 2 buçuk katı fazla durumdadır. Bu da gerçekleri gözler önüne sermiş oluyor. Kayseri sanayi ve ticaret şehridir. Geçenlerde sanayi odası başkanının yaptığı açıklama var. Türkiyenin dış politikası nedeniyle kaybettiği çok büyük bir para var. 2 milyar dolar gibi. Bunu sanayi odası başkanı söylüyor. Önceleri Suriye’ye giriş yapan 106 bin tır konteyner vardı. Yani bu 106 bin tane iş yeri demektir. Şimdi ise bu sayı 5 bin konteynere düştü. Ondan sonra burada ki organize sanayide ki arkadaşımızda diyor ki. İhracat yapamıyoruz. İşte bunun nedeni ödenemeyen çek ve senetlerdir. Yine herkesin belalısı olan kredi kartları da var. Ödenemeyen kredi kartı borçları. Herkes hep borç yiyor. Kendi cebindeki parayı yemiyor. 70 milyon kredi kartı var. İnsanlar artık bir kredi kartından çekip diğer kart borcunu yatırıyor. Türkiye ekonomisi de bu şekilde. Başka ülkeden aldığı borçla diğer bir ülkeye borcunu ödüyor ve bu sefer ona da borçlu kalıyor.