Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı 2024 yılı devlet hesapları raporu, kamu maliyesinde tabloyu rakamlarla ortaya koydu. Açıklanan verilere göre, genel devlet açığı 2024’te 1 trilyon 438 milyar 854 milyon TL olarak gerçekleşti. Bu rakam, 2023’teki 1 trilyon 214 milyar 210 milyon TL’lik açığa kıyasla artış gösterse de açığın Gayrisafi Yurt İçi Hasıla’ya (GSYH) oranı yüzde 4,5’ten yüzde 3,2’ye düştü.
Yani, ekonomik büyüme sayesinde bütçe açığı milli gelir oranında azalmış görünüyor. Ancak tabloya daha yakından bakıldığında, vatandaşın sırtına binen yükün giderek ağırlaştığı dikkat çekiyor.
Kamu harcamaları artıyor, gelirler vergiden geliyor
2024’te genel devletin toplam gelirleri 14 trilyon 882 milyar 218 milyon TL’ye yükseldi. Buna karşılık toplam harcamalar 16 trilyon 321 milyar 72 milyon TL oldu. Harcamaların GSYH’ye oranı yüzde 36,6’ya çıktı.
Gelirlerin kaynağına bakıldığında ise ağırlığın yine vergiler ve sosyal katkı ödemeleri olduğu görülüyor. Toplam vergi ve sosyal katkı gelirleri 2024’te 11 trilyon 240 milyar 452 milyon TL’ye ulaştı. Bu kalemin, toplam gelirler içindeki payı yüzde 75’in üzerinde.
Üretim ve ithalat üzerinden alınan vergiler, yani KDV, ÖTV gibi dolaylı vergilerin payı 2023’te yüzde 48,2 iken 2024’te yüzde 46,7’ye geriledi. Ancak bu düşüş, vatandaş için bir rahatlama anlamına gelmiyor; çünkü gelir ve servet vergilerindeki yük artarken net sosyal katkıların payı da yüzde 29,3’e yükseldi.
Borç stoku hâlâ yüksek
Genel devlet konsolide brüt borç stoku da küçümsenmeyecek boyutlarda. 2024 itibarıyla borç stokunun GSYH’ye oranı yüzde 23,6 olarak açıklandı. Bu oran, 2023’teki yüzde 28,2 seviyesinden düşmüş olsa da, devletin hâlâ ciddi bir borç yükü bulunduğunu ortaya koyuyor.
Rakamlar, Türkiye ekonomisinde bütçe disiplininin kâğıt üzerinde iyileştiğini gösteriyor. Ancak bu iyileşmenin halkın hissettiği ekonomik gerçeklikle uyuşmadığı açık. Bütçe açığının azalması, doğrudan gelir artışıyla değil, halktan toplanan yüksek vergilerle mümkün oldu.
Vergilerin büyük kısmının hâlâ dolaylı vergilerden oluşması, düşük ve orta gelirli kesimlerin üzerinde orantısız bir yük oluşturuyor. Sosyal güvenlik katkılarındaki artış da çalışanların gelirlerinden daha fazla kesinti anlamına geliyor.
Devlet hesapları kâğıt üzerinde iyileşiyor olabilir; fakat bu iyileşme, vatandaşın cebindeki yükün artması pahasına gerçekleşiyor.