Türkiye, jeolojik olarak sürekli bir deprem riski taşıyan bir ülke. Son yıllarda artan deprem olaylarıyla birlikte uzmanlar, vatandaşları bilinçlendirme ve alınacak önlemleri hatırlatma çalışmalarını sürdürüyor. Jeoloji Mühendisi Mehmet Kuruçay, Türkiye’nin jeolojik konumunu değerlendirerek deprem riskine ilişkin önemli açıklamalarda bulundu.
Türkiye, üç kıta arasında jeolojik olarak kritik bir konumda
Kuruçay, Türkiye’nin jeolojik yapısının karmaşıklığına dikkat çekti:
"Türkiye, öyle bir yerde ki üç kıtanın arasında sıkışma ve çarpışma hareketleri yoğun şekilde meydana geliyor. Bu nedenle çok sayıda fay hattı ve tektonik hareket mevcut. Nerede ne olacağını önceden kestirmek mümkün değil"
Jeoloji Mühendisi, özellikle 6 Şubat depremlerinin bilim dünyasında ezberleri bozduğunu ifade etti. Gece saat 4.17’de meydana gelen depremin ardından Çardak fayının tetiklendiğini ve Saimbeyli çevresindeki küçük faylarda artçı sarsıntıların yaşandığını belirtti. Bu durum, enerjinin çevre faylara yayılmasıyla açıklanabiliyor.

Depremler önceden tahmin edilemiyor, ancak analiz yapılabiliyor
Kuruçay, depremlerin önceden tahmin edilemediğini vurguladı:
"Önceden depremi tahmin etmek mümkün değil. Ancak meydana geldikten sonra analiz yapabiliyoruz. Önemli olan, depremler olduktan sonra ne olduğunu incelemek ve hangi tedbirleri almamız gerektiğini düşünmektir"
Uzman, Türkiye’deki fay hatlarının birbirinden bağımsız değerlendirilmemesi gerektiğini belirterek, tüm fayların birbirine bağlı olduğunu ifade etti. Özellikle Kuzey Anadolu, Doğu Anadolu ve Ege graben sistemlerinin birbirleriyle bağlantılı olduğunu söyledi.
Türkiye’de deprem bilinci ve alınacak önlemler
Kuruçay, Türkiye’nin Asya, Avrupa ve Afrika plakalarının sıkışma rejimine maruz kaldığını hatırlatarak, meydana gelen her kırığın diğer bölgelerdeki enerjiyi etkilediğini vurguladı. Bu nedenle, vatandaşların deprem bilincini artırmasının ve yapı güvenliği ile ilgili önlemleri almasının kritik öneme sahip olduğunu belirtti.
Uzmanlar, deprem riskinin her zaman mevcut olduğunu ve bu nedenle yapı güvenliği, erken uyarı sistemleri ve afet planlamasının önemini her fırsatta hatırlatıyor.




