Kayseri - Şehrimizin kalbi, ilim ve irfan yuvası Erciyes Üniversitesi’nde yaşanan vahşet, sadece bir cinayet değil, toplumsal bir yaramızın kanayan izidir. Üç çocuk annesi Meliha Keskin’in, kampüsün ortasında, eski eşi katil zanlısı Ferhat Karakaya tarafından hunharca katledilmesi, hepimizi derin bir acıya boğmuştur. Bu cinayet, kadınların can güvenliği konusundaki derin endişelerimizi bir kez daha su yüzüne çıkarmış, "Yeter artık!" feryadımızı göklere yükseltmiştir.

Katil zanlısının ayak bileğinde elektronik kelepçe olmasına rağmen bu kelepçeyi çıkarıp, elinde pompalı tüfekle bir eğitim kurumunun içine sızarak bu cinayeti işlemesi, akıllara durgunluk vermektedir. Bu durum, mevcut kanunların ve koruma mekanizmalarının yetersizliğini, hatta bazen ne yazık ki işlemezliğini en acı şekilde kanıtlamaktadır. Kadınları, bu "katil ruhlu" insanlardan korumak için uygulanan tedbirler kağıt üzerinde kalmamalı, sahadaki her türlü zafiyet hızla giderilmelidir.

Bu cinayet, Kayseri'nin güvenlik politikaları üzerine de sert bir ışık düşürmüştür. Yerel yönetimler ve güvenlik birimlerimiz, bu tarz olayların bir daha yaşanmaması için yeni ve daha etkin tedbirler almak zorundadır. Artık mazeret kabul etmeyecek bir noktadayız. Kadınlarımızın yaşam hakkını güvence altına almak, bir tercih değil, anayasal bir zorunluluktur.

Ancak, bu acı olayın sorumluluğunu sadece tek bir kişiye veya kuruma yüklemek, sorunun kökenini araştırmadan öfke ile hareket etmek doğru bir yaklaşım değildir. Olayın çok boyutlu yapısı derinlemesine araştırılmalı, sistemdeki tüm aksaklıklar ve boşluklar cesurca tespit edilmelidir.

Erciyes Üniversitesi’ndeki öğrenci ve akademisyenlerin, bu vahşeti protesto eden haklı eylemlerini sonuna kadar destekliyoruz. Bu tepki, toplumun vicdanının sesi olmuştur. Ancak, bu süreçte dikkatli olunmalıdır: Olay tam olarak araştırılmadan, üniversite güvenliğinde bir zafiyet olup olmadığı kesinleşmeden doğrudan Rektörlük makamını suçlamak, adaleti sağlamaz, sadece kaosu derinleştirir.

Şimdi Rektörlükten beklentimiz şudur: Kampüs güvenlik tedbirleri derhal en üst seviyeye çıkarılmalıdır. Eğer üniversite güvenliğinde bir zafiyet söz konusuysa, bu zafiyetin sorumluları tereddütsüz bir şekilde tespit edilmeli ve en ağır idari ceza ne ise uygulanmalıdır. Rektör, aynı zamanda öğrencilerin bu haklı tepkilerine, taleplerine ve kaygılarına kulak vermek zorundadır. Üniversite kapıları, sadece ders için değil, öğrencilerin haklı endişelerini dile getirmesi için de açık olmalıdır.

Son olarak, protesto gösterisi yapan öğrencilerimize de sert bir uyarıda bulunmak isteriz: Haklı taleplerinizi dile getirirken aranıza sızmaya çalışacak, bu acı olayı siyasi rant ya da kargaşa yaratmak için kullanacak provokatörlere karşı uyanık olun! Tepkiniz temiz ve odaklanmış kalmalıdır. Odak noktamız Meliha Keskin'in adaletidir ve bitmek bilmeyen kadın cinayetlerinin son bulmasıdır.

Bu kanlı kelepçe olayı, bir milat olmalıdır. Yaşamak istiyoruz! Güvende olmak istiyoruz! Devleti yönetenler, şehri yönetenler ve kurumları yönetenler: Artık sadece konuşmayın, harekete geçin! Bir kadın daha cinayete kurban gitmesin diye, hep birlikte sesimizi yükseltmek zorundayız.