Kayseri'nin tanınmış aşçılarından Suna Sivritepe, geleneksel aşure tarifini paylaşarak, bu özel tatlının nasıl hazırlandığına dair ipuçları verdi. Aşure, sadece lezzetiyle değil, aynı zamanda içeriğinde barındırdığı besleyici malzemelerle de önemli bir yere sahiptir.
Sivritepe, aşureyi hazırlarken kullanılan malzemelere dikkat çekti. "Kuru fasulye, nohut ve buğdayı bir gün önceden iki katı kadar oda sıcaklığında suyla ıslatarak başlıyoruz," diyerek, aşurenin lezzetini artıran önemli adımlardan bahsetti. Tarife göre, ertesi gün malzemeler sırasıyla düdüklü tencereye alınarak tek tek 40 dakika pişiriliyor. Buğday tanelerinin pişerken çiçek gibi açtığını belirten Sivritepe, tanelerin pişip pişmediğini kontrol etmenin önemine değindi.
İsteğe bağlı olarak eklenen kuru meyvelerle aşureyi daha da zenginleştiren Sivritepe, "Kuru meyveleri bir taşım kaynatıp suyunu süzüyor, ardından istediğiniz büyüklükte doğruyoruz," diyerek tarifini paylaştı. Ardından, kuru fasulye ve nohutun suları süzüldükten sonra, buğdayın suyunun süzülmemesi gerektiğini belirterek 3 litreye yakın kaynar su eklediğini vurguladı.
Sivritepe, aşureyi kaynatmaya devam ettikten sonra, karışıma toz şekeri ilave ederek kısık ateşte kaynatmaya devam etti. "Eğer kıvamı biraz suluysa, bir veya iki kaşık nişastayı kendi suyu ile sulandırıp karışıma ekliyoruz," diyerek aşurenin kıvamını ayarlama yöntemini paylaştı. Vanilya ekleyerek tatlandırmayı unutmayan Sivritepe, son aşamada hazırladığı kuru meyveleri, badem ve fıstığı da karışıma ilave etti.
Aşure kaynadıktan sonra 5 dakika dinlendirilip, üzerine isteğe bağlı olarak fındık, ceviz, nar ve tarçın gibi malzemeler ekleniyor. Sivritepe, aşurenin lezzetini bu detaylarla zirveye taşıdığını belirtti ve ekledi: "Yemeklerime her zaman sevgi katıyorum. Bu, en önemli lezzet sırrım."
Suna Sivritepe'nin paylaştığı tarif, aşureye sadece geleneksel bir tat katmakla kalmıyor, aynı zamanda içindeki sevgiyle yemeklerin daha da lezzetli hale gelmesini sağlıyor.
Aşurenin anlamı ve kökeni İbranice kökenli “aşure” kelimesi, “on” anlamına gelir. Bu, Hicri takvimin ilk ayı olan Muharrem’in 10. gününe işaret eder. Bu gün, İslam kültüründe kutsal kabul edilir.
Aşure Günü’nde birçok önemli olayın gerçekleştiğine inanılır. Hz. Nuh’un gemisinin karaya oturması, Hz. Musa’nın Firavun’dan kurtulması ve Hz. Yunus’un balığın karnından çıkması gibi mucizeler bu güne atfedilir.
Sadece bir tatlı değil Aşure, toplumda birlik ve paylaşmanın simgesi haline gelmiştir. Muharrem ayında yapılan aşure, komşularla paylaşılarak manevi bir anlam kazanır. Bu özel günde tutulan oruç da önemli kabul edilir. Hz. Muhammed’in de bu orucu tuttuğu rivayet edilir.
Rivayete göre Aşurenin ortaya çıkışıyla ilgili en bilinen rivayetlerden biri, Hz. Nuh’un hayatına uzanıyor. İnanca göre büyük tufanın ardından Nuh’un gemisi karaya oturduğunda, gemide kalan erzak neredeyse tükenmişti. Eldeki son malzemeler bir araya getirilip pişirilerek, bugün “aşure” olarak bildiğimiz tatlı ortaya çıktı.
Bu sıcak ve besleyici çorbanın içinde yer alan 12 farklı malzeme kullanma geleneği de aynı rivayete dayandırılır. O günden bu yana, aşure sadece bir tatlı değil; dayanışmanın, bereketin ve şükrün sembolü olarak mutfaklarda yerini alıyor.