18 Kasım’da Kayseri’nin tüm ilçelerine dikkatli olunması konusunda KCETAŞ’tan uyarı geldi!
18 Kasım’da Kayseri’nin tüm ilçelerine dikkatli olunması konusunda KCETAŞ’tan uyarı geldi!
İçeriği Görüntüle

Kayseri, 19. yüzyılda iki defa tarihe geçen büyük kıtlıklarla karşı karşıya kaldı. Kayseri’de hem ekonomik hem de toplumsal hayatı etkileyen bu kıtlık, hem halkın ortak hafızasında hem de dönemin şairlerinin dizelerinde iz bıraktı. 1845 ve 1874 yıllarında yaşanan kıtlık Kayseri halkının zor günler geçirmesine neden oldu.

1845: “Şehr-i Kayseri’ye Düştü Bir Figan” Kayseri’de İlk Büyük Kıtlık

1845 yılı Kayseri için adeta bir felaket senesi oldu. Yıl boyunca hiç yağmur yağmadı, bütün mahsuller kurudu. Kayseri önce bağ ve bahçelerinden elde ettikleri sınırlı ürünlerle ayakta durmaya çalışsa da zamanla kıtlık yaşandı.

Durumun içinden çıkılamaz hale gelmesi üzerine şehrin ileri gelenlerinden Keşoğlu, mahalle temsilcilerini kendi evinde topladı. Toplantıda Kayseri’den ödenen “aşar vergisi”nin kaldırılması ve bu verginin Kayseri ihalesi için Padişah Sultan Mecid’e bir istirhamname (Bir rica veya arzu maksadıyla yazılan mektub) gönderilmesi kararlaştırıldı. Amaç, aşardan elde edilen zahirenin (gerektiğinde kullanılmak üzere saklanan tahıl) halka dağıtılması ve herkesin aldığı kadarını devlete borçlanmasıydı.

Padişahın teklifi kabul etmesiyle uygulama hemen başladı ve kıtlığın etkisi önemli ölçüde hafifletildi. Bu acı günleri Kayserili şair Salih, günümüze ulaşan şu dizelerle anlattı:

Salih’in Şiiri (1845)

"Şehr-i Kayseri ye düştü bir figan

Gelmemiş bu gibi kıtlık zamanı

Herkesler çağırdı üç gün el aman

Çare yok bozulmaz Hüda fermanı

Nice yetimlerin gül benzi soldu.

Her bir şey pahada nihayet buldu.

İlle ki fukara en zebun oldu

Onlara merhamet kıla Rahman'ı.

Tarih bin iki yüz altmış ikide

Zuhur etti kıtlık çün Kayseri de

Salih im dediğim Ya Rabbi dilde

Bir daha gösterme tufanı."

1874: “Doksanın Kıtlığı” Kayseri’de İkinci Büyük Kıtlık

1845’ten yaklaşık 30 yıl sonra Kayseri yine benzer bir felaketle yüz yüze geldi. Hicri 1291 yılına denk gelen 1874 kıtlığı, halk arasında hicri takvime göre 90 yıllara gelmesinden dolayı “Doksanın Kıtlığı” olarak anıldı. Kayseri’de yine yağmur yağmadı, ürünler tamamen kurudu ve pahalılık Kayseri halkını zor duruma düşürdü. O dönemde unun batmanı (yaklaşık sekiz kilo) bir mecidiyeye (dönemin para birimi) kadar yükseldi. Birçok hayvanın da telef olduğu Kayseri’de ikinci büyük kıtlık başladı.

Bu karanlık günlerde Sivas eşrafından (çevresinden) Mehmet Ali Bey’in gönderdiği zahire (gerektiğinde kullanılmak üzere saklanan tahıl), Kayseri halkı için adeta o kıtlık günlerinde kurtarıcı oldu.

Kıtlığın acı tablosu bu kez Kayserili halk şairi Abdi tarafından şu dizelerle anlatıldı:

Abdi’nin Şiiri (1874 – Doksanın Kıtlığı)

"Sene bin ikiyüz doksan okundu

Bozuldu revnakı fani cihanın

Çark-ı felek yine aksine döndü

Pek düştü telaşa halkı zamanın

Bazı mahallede su bulunmaz oldu

Gusül, taharet, abdest alınmaz oldu

Değirmen dönmez, un öğünmez oldu

Rızkına hasarat düştü insanın"

Kayseri'de İki Büyük Kıtlık

1845 ve 1874 kıtlıkları, Kayseri halkını hem maddi hem manevi açıdan zorlayan iki büyük kıtlık olarak tarihe geçti. O yılların yokluk, endişe ve çaresizliği; dönemin şairlerinin kaleminden bugünlere kadar ulaşarak Kayseri’nin tarihine damga vurarak bu günlere kadar ulaştı.

Kaynak: Süleyman Savranlar