Depremin her an, her yerde karşılaşabileceğimiz, yıkıcı etkisi çok fazla olabilen ve geniş alanları etkileme özelliğine sahip bir afet türü olduğunu söyleyen (JMO) Kayseri İl Temsilcisi Bülent Üzeltürk yaptığı yazılı açıklamada, “21 yıl önce, 17 Aralık 1999 günü meydana gelen deprem, Marmara Bölgesinden başlayarak geniş bir coğrafyada hissedilmiş yer sarsıntısıdır. Resmi raporlara göre, 17.480 ölüm, 23.781 yaralı oldu. 505 kişi sakat kaldı. 285.211 ev, 42.902 iş yeri hasar gördü. Resmi olmayan bilgilere göre ise yaklaşık 50.000 ölüm, ağır-hafif 100.000'e yakın yaralı olmuştur. Ayrıca 133.683 çöken bina ile yaklaşık 600.000 kişiyi evsiz bırakmıştır. Yaklaşık 16 milyon insan, depremden değişik düzeylerde etkilenmiştir” dedi.
Üzeltürk, İzmit depreminin, ekonomik ve sosyal alanda bir enkaz oluşmasına neden olduğunu, bunun sonuçları ile başa çıkmanın kolay olmadığını belirterek şunları söyledi: “Son dönemde sıkça meydana gelen irili ufaklı depremler bize bir deprem ülkesi olduğumuzu daima hatırlatmaktadır. Ülkemiz, bulunduğu coğrafya ve topografyası nedeniyle doğal afetlerle iç içedir. Ülkemizi etkisi altına alan başlıca doğal afetler; deprem, sel, heyelan, çığ, fırtına gibi afetlerdir.
İzmit ve Van depremlerinde yıkımın en fazla olduğu bölgeler, Kumlu, Çakıllı, killi (alüvyon) karaktere sahip ve yer altı su seviyesi yüzeye yakın olduğu alanlardır. Elazığ depremi bize, içerisinde yaşadığımız (bazı yapılarda olsa) yapıların ne kadar riskli olduğunu göstermiştir.
Hep şuna dikkat çekmekteyim; sağlam bina yapmak sadece betonu, demiri hakkıyla kullanmaktan (yasal şartlara uygun olarak) ibaret değildir. Yapıyı oturttuğunuz zeminin, iyi tanınması ve bina zemin ilişkisinin iyi kurulması, sağlam bina yapmak tanımında ilk sırada yer almak zorundadır.
Doğayı göz ardı ederek yaşamaya çalışmak, bunu yapanlara her zaman zarar vermiştir. Bu nedenle, doğayı gözleyerek, onun kurallarına uyarak yerleşim alanları seçmek ve seçilen alanlarda güvenli yerleşimi sağlamak için, gerekli tedbirleri almak önemlidir.”




