Türkiye’nin ihracatında ve iç pazar istihdamında kritik rol oynayan tekstil sanayisinin yaşadığı sıkıntılar, işsizlik rakamlarına da doğrudan yansımış durumda. Birçok kentte küçük ve orta ölçekli işletmelerin kapısına kilit vurduğu, büyük işletmelerde ise üretim kapasitesinin düşürüldüğü belirtiliyor.
Sektördeki sorunlar yalnızca ekonomik dalgalanmalarla sınırlı değil. Uzmanlara göre yüksek enflasyon, enerji maliyetlerindeki artış, finansmana erişimde yaşanan güçlükler ve baskılanan döviz kuru en önemli etkenler olarak öne çıkıyor. Üreticiler, hammadde fiyatlarının sürekli yükselmesine rağmen kurun aynı hızda hareket etmemesi nedeniyle rekabet güçlerinin zayıfladığını dile getiriyor. Özellikle ihracatçı firmalar açısından maliyet ile satış fiyatı arasındaki makas giderek daralıyor. Avrupa pazarına satılan ürünlerde kâr marjının neredeyse sıfırlandığı ifade ediliyor. Bu tablo, şirketleri küçülmeye, hatta üretimi tamamen durdurmaya zorluyor.
Ege Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği Başkanı Burak Sertbaş, son üç yılda yaşanan kapanış ve konkordatoların sektörde derin bir iz bıraktığını belirtiyor. Sertbaş, 2025’in birçok firma için “ayakta kalma yılı” olduğunu vurguluyor. Sektörde tasfiye ve küçülme kararlarının arttığını, bazı işletmelerin faaliyetlerini tamamen sonlandırdığını ifade ediyor. Özellikle iç pazarda zayıflayan talebin, finansman baskısıyla birleşince firmalar üzerinde ağır bir yük oluşturduğuna dikkat çekiyor. Sertbaş’a göre, mevcut ekonomik koşullar birçok firmanın hatasından değil, şartların ağırlığından dolayı iflasına yol açtı.
300 bin kişilik istihdam kaybı alarm veriyor
Sertbaş, net sayı vermenin güç olduğunu ancak kayıtlı istihdam verilerine bakıldığında 300 bine yakın kişinin işinden olduğunu belirtiyor. Bu rakam sadece doğrudan çalışanları değil, tedarik zincirinde yer alan alt sektörleri de etkiliyor. Tekstil sektörü, iplikten kumaşa, boyahanelerden lojistiğe kadar geniş bir alanı kapsadığı için dolaylı istihdam kaybının çok daha yüksek olabileceği ifade ediliyor. Sektörde kapanan her fabrikanın ardında onlarca yan işletme ve yüzlerce aile bulunuyor. Bu nedenle yaşanan krizin sosyal etkileri de giderek artıyor.
Birçok kentte üretim merkezleri olan atölyeler ya kapandı ya da kapasite düşürdü. Çalışma saatleri kısaldı, vardiyalar azaltıldı ve geçici işten çıkarmalar kalıcı hale geldi. Bazı işletmeler, maliyetleri azaltmak için kayıt dışı çalışma yöntemlerine yönelmek zorunda kaldı. Bu da sosyal güvence açısından büyük risk oluşturuyor. Sendikalar, sektörde işsizlik kadar güvencesiz çalışmanın da büyüdüğünü vurguluyor. İş bulamayan tecrübeli tekstil işçilerinin farklı sektörlere geçmek zorunda kaldığı ya da yurt dışına yöneldiği belirtiliyor.





