Geçtiğimiz gün özel bir okulun müdürü İbrahim Oktugan, yabancı uyruklu öğrencisi tarafından katledildi. Hem de okul içinde..

Kanlı önlüğünün görüntüsü hepimizi dehşete düşürdü. Nasıl oluyor da böyle kolayca çocukların güvenle, huzurla ders işleyebileceği, eğitim alacağı bir ortamda rahatça bir cinayet işlenebiliyor.

18 yaşını bile doldurmamış bir çocuk bu silahı nereden temin etti ve bu cinayeti planladı.

Elbette bu olayı polis araştırıyordur. Ama hep böyle geç mi kalacağız? Hep sonradan mı alınacak tedbirler? Bir kere de önlem alalım. Örneğin silah satışlarını daha kontrollü yapalım. Her önüne gelen silah temin edemesin.

Zarar vermek isteyen bir şekilde verecek elbette. Caydırıcı cezaların olmaması suça teşvik ediyor.

Özendirici diziler ve filmlerdeki karakterler çocukların hayal dünyasında birer idol haline geliyor. Onlar gibi yaşamak, onlar gibi konuşmak istiyorlar. Hayalleri bile benziyor. Şiddet eğilimlerinin kaynağı bunun gibi örnek teşkil edecek, kolay ulaşılabilir yerlerden alıyorlar. İşlenilen suçun gereken karşılığını yani cezayı almaması, diğerlerinin önünü açıyor. Ve bir anda bakıyoruz ki şiddet yaygınlaşmış..

Kriminoloji’de (Suç bilimi) Kırık Cam Teorisi diye bir şey vardır. Kontrolsüz, bakımsız, gözardı edilen yerler eğer gerekli onarım sağlanmaz ise suç üretmeye devam eder. Şu şekilde örneklemek istiyorum; Eğer bir binanın çoğu camı kırılmışsa, diğer camlarını da kırmaktan kimse çekinmez. Yani bizim kırık camlarımızdan birisi, ŞİDDET.. Bu yarayı onarmaz isek daha çok cam kırılır.

Marquis de Sade’nin şu sözünü hatırlayalım; “Ceza almamış ilk suçtan daha cesaret verici bir şey yoktur”.