3 bin 917 metre yüksekliğinde bulunan ve medeniyetlerin de çevresinde yerleştiği Erciyes Dağı, yıllar boyunca gizemli oluşu ile yaşayanların merak ettiği bir yer haline geldi. Geçmiş yıllarda birçok efsanenin ana konusu haline gelen Erciyes Dağı’nda bu kez ise AK Gelin efsanesi yeniden gündem oldu.
Erciyes Kayak Merkezi’nin resmi sosyal medya hesabında sabah saatlerinde yayınladığı video ile Ak Gelin Efsanesi vatandaşların da merak etmesine neden oldu. Kayseri’nin Develi ilçesinde yaşayan bir gelinin hikayesini konu alan efsane yıllar boyunca dilden dile dolaşarak bu günlere ulaştı.
Erciyes’te taşlaşan bedenler
Erciyes Dağı’nın da efsaneye konu olduğu AK Gelin’in hikayesi Kayseri’nin Develi ilçesinde geçiyor. Halk arasında anlatılarak şimdilere kadar gelen “Ak Gelin” efsanesi, bölgenin kültürel mirası açısından oldukça önemli bir yere sahip. Erciyes Dağı'nın eteklerinde bulunan Ak Gelin Taşı, bu efsanenin simgesi olarak günümüze kadar ulaştı.
Efsaneye göre, Develi'de bir Türkmen obası, yaz aylarında Erciyes’in yaylalarına göç eder. Bu obada, hem güzelliği hem de ahlaki duruşuyla herkesin sevgisini kazanan bir kadın var. Bu yüzden ona "Ak Gelin" diyerek sesleniliyor. Kocası ve iki çocuğuyla mutlu bir yaşam süren Ak Gelin, obanın göz bebeği haline geliyor.
Çocuklarını bırakmadan kaçtı
Bir gün Ak Gelin’in eşi savaşa gitmek zorunda kalırken Ak Gelin ve iki çocuğu da köyde kalıyor. Bu sırada ise Develi çevresinde dolaşan bir eşkıya, Ak Gelin’i gözüne kestirir. Kocasının yokluğunu fırsat bilerek obayı basar ve gelini kaçırmak istiyor ancak Ak Gelin, panik içinde çocuklarını ve gelin sandığını alarak kaçmaya başlar.
Kaçış sırasında Ak Gelin, Erciyes Dağı’nda bir uçurumun kenarına gelirken kaçacak yeri kalmadığını anlayınca ellerini semaya açarak, “Allah’ım, beni ve çocuklarımı ya taş et ya da kuş et!” şeklinde dua eder. Efsaneye göre dua kabul olur ve Ak Gelin, çocukları ve eşyalarıyla birlikte taş kesilir.
Obadakiler taş halinde bulur
Sabah olduğunda obadakiler ve eşkıya, Ak Gelin ve çocuklarının taş kesildiğini görüp büyük bir şaşkınlık yaşar. Birkaç gün sonra savaştan dönen kocası, yaşananları öğrenir ve ailesinin yanına gider. Karısı ve çocuklarının durumunu öğrenen koca Erciyes Dağı’nın uçurumuna gider ve ruhani bir ses duyduğu söylenir. Yükselen seste, “Yiğidim, namusumu eşkıyaya çiğnetmedim, sen de ahdımı koyma!” şeklinde konuştuğu söylenirken o günden sonra kocasının eşkıyadan intikam alıp almadığı bilinmez.
Yörede, bu acı olay için yakılmış olduğu söylenen bir ağıt dilden dile dolaşır:
Sabahtan uğradım ben bir güzele
Güzel ağlatmadı, güldürdü beni
Ben güzelden böyle vefa ummazdım
Ak göğsün üstüne kondurdu beni
Ak Gelin, sürmelim, sen bilin
Şahin gibi yükseğinden uçarken
Keklik gibi engininden kaçarken
Ab-ı Kevser ırmağından içerken
Susuz pınarlarda kandırdı beni
Ak Gelin, sürmelim, sen bilin
Ak Gelin indim ola yayladan
Kaşın değil gözün beni ağlatan
Satın mı aldın güzelliğin Mevlâ’dan
Alırım ahdımı, koymam seni
Ak Gelin, sürmelim, sen bilin