“Suçumu kabul ediyorum. Evliyim, 1 çocuğum var. Olaydan önce evden uzaklaştırma kararı verildi. Arkadaşımın evine sığındım. Onun da arkadaşı geldi, eroin bıraktı, hep birlikte kullandık. Olay günü arkadaşım aradı, kız arkadaşının krize girdiğini söyledi, ben de 100 TL karşılığında verdim. Evden uzaklaştırma aldığım, dışarıda yatıp kalktığım ve çocuğuma mama alacak para bulamadığım için bu olaya karıştım. Çok pişmanım, adaletinize sığınıyorum.”

Ben de, içimden ‘Demek ki eşine ya şiddet uyguladın, ya da gerçekten bu zehre bulaştığın için eşinle tartışıp mahkemeceuzaklaştırma kararı aldın’ diye geçiriyordum...

Sanık bu sözleri söylerken kucağındaki eşi endişeli şekilde bekliyor…

Belki eşinin bu hale gelmesinde kendisini suçluyordur, kucağındaki bebeğin babasız büyüyeceği kuşkusu da vardır...

Şikayet ettiği eşinin son halinin görüyor ve mahkeme o kocaya zehir ticaretinden 12 yıl 6 ay hapis cezası veriyor…

Ve kocasının 12.5 yıl hapis cezası aldığını duyan kadın oracık da bayılıp kalıyor…

Peki uzaklaştırma kararı verilmese bu aile yok olur muydu? Ya da uzaklaştırma verildiği için bu kocanın dışarıda yatıp kalktığı, bu yüzden zehir ticaretine bulaştığı hikayesi doğru muydu?

Bu iddialar doğru mu bilemem ama daha yeni doğmuş bir bebeğin babasız büyüyeceği ve bir ailenin nasıl yıkıldığı gerçeği apaçık ortada...

Allah gençlerimizi bu zehirden uzak tutsun, aile birliğinin temelinden zarar görmemesi için de uzaklaştırma kararları verilirken, ince eleyip, sık dokunmalı…